Halkla İlişkiler

Algı Marangozluğu

Kesme işaretlerinin ardına bakmak lazım, yazılan çizilen şeylerin arkasını iyi araştırmak, öncesini bilmek lazım. Toplumumuzun en önemli sorunlarından biri de maalesef bunun yapılmaması. Öyle ki hepimizin çok sevdiği yazarlar, şairler ve düşünürler oluyor, çoğu yazdıklarını, söylediklerini beğeniyoruz ve başkalarına paylaştığımız oluyor. Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte bu sözünü ettiğim paylaşma ihtiyacı daha da artmış durumda. Neredeyse her iki kişiden birinin sosyal medya hesabı var. Sosyal medyanın bu denli yaygınlaşması beraberinde birçok sorunu da getirdi. Benim dikkat çekmek istediğim nokta ise ünlü kişilerin veya büyük düşünürlerin sözlerinin bir başkası tarafından bilinçsizce paylaşılmasıdır.

Örneğin, tamamen uydurma bir örnek bu, Albert Camus’un bilimsel araştırma ile ilgili genel bir yanlışı saptadığı bir yazısına denk geldiniz. Fakat yazıda siz öyle hoşunuza giden bir yazı buldunuz ki birine söylemeden, biriyle paylaşmadan olmaz. Fosforlu kalemle altını çizdiniz bir arkadaşınıza söylemeye karar verdiniz ya da Twitter hesabınızdan TT listesindeki en alakalı konuyla beraber bu yazıyı twitlemeye karar verdiniz. Paylaştınız veya söylediniz diyelim. Fakat bu paylaştığınız ve söylediğiniz sözün aslında sizin ilk okuduğunuzda anlayamadığınız bir ikinci anlamı ya da tarihsel, kültürel veya felsefi anlamda bir başka çıkarımı olduğunu öğrendiniz. İyi niyetiniz ile bu durumun böyle olmadığını anlatırsınız, arkadaşınıza anlatmak kolay ama sosyal medyada hele ki binlerce kişiyle etkileşim kurulmuşsa bu zor olabilir. Çünkü yazıyı okudunuz, öncesini ve sonrasını biliyorsunuz. Tepki geldiğinde ise yazıdan örneklerle bu durumu anlatabilirsiniz. Arkadaşınız tarafından tepki ile karşılaştığınızda yine okuduğunuz ‘altını çizdiğiniz alanın’ arkasını, öncesini ve sonrasını bildiğiniz için çok kolay bir yolla meseleyi halledebilirsiniz.

Bu verdiğim örnek tamamıyla iyi niyetli bir örnek fakat gel gelelim ki bu iyi niyetten yoksun ve üstelik sırf propaganda ve algı marangozluğu yapmak isteyen kişilerin sıklıkla tekrarladığı klişelere. Nedir o klişeler? Şudur: Alıntıların ardını hiç okumamış, sonrasını okumaya tenezzül etmemiş, çoğunlukla birilerinden görmüş ve duymuş olduğu söz, düşünce ve eleştirel yaklaşımları duyduğu ve anladığı biçimde, birilerine satmaya hatta sosyal medya ve türlü iletişim araçlarından her türlü teşhirini yapmakla adeta kendini mümessil olarak addeden kişilerin bu uğraşlarını sanki doğruymuş gibi lanse etmesidir.

Örneklerine sıklıkla rastladığımız bu olay ve daha çok provakatif düşünce mitleri sayesinde bir algıyı yönetme ve Halkla İlişkiler örneği yapılmakta. Üstelik toplumumuz altında bir yazarın olduğu cümlelere çok daha kolay itibar edebilmekte. Yazarların dedikleri yanlış demiyorum, yazarların o cümlesini yazmak için yıllarını verdiği birikimleri, çalışmaları ve kurmuş olduğu cümlelerin, bilinçli bir şekilde insanlara o cümleyle kısıtlı bir düşünce ve yaklaşım olduğunun empoze edilmeye çalışılması benim asıl dikkat çekmek istediğim nokta.

Modern toplumumuzun ilkel hastalıklarına algı marangozluğu da eklenerek çığ gibi büyüyen ve önü alınmayan bir çığ kütlesi oluşmuş durumda. Düzeltilebilir mi? Moda bir hastalık olmadığı için düzeltilmesi o kadar da kolay değil. Biz insanoğlu köleliği bitirmek için mesela bi 2000 yıl uğraştık. Düşünün kölelik gibi bir ilkelliği ancak 2000 yıl uğraşarak bitirebildik. Algı marangozluğu da herhalde bir 500 yılımızı alır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.