Düşünce

Beyaz Çuvallı Esmer Çocuk

Bir öğlen vakti dersim, diğer günlere nazaran erken bitmişti. Tez vakitte eve ulaşmak istiyordum, yapacak bir sürü işim vardı. Oyalanmadan metroya girdim. Bazı günler olur ya bineceğin bütün vasıtalar sen durağa varınca ayacıklarına geliverir. İşte öyle günlerden biri değildi. “…Kara tren gecikir, belki hiç gelmez…” yazarsa diye dijital ekranı kollamaya başladım. Neyseki sonunda metroya bindim ve bulduğum ilk boş yere oturdum.

Yanımda oturan esmer genç ve elindeki beyaz çuvalı hayli dikkat çekiciydi. Zor bir hayatının olduğu, sokakta çalışarak geçinmeye çalıştığı seziliyordu. Nitekim biraz sonra vagona bir yaşlının binmesiyle genç yer verdi. Yolculuğuna ayakta devam etti.

“Trenimiz Koru istikametine gitmekte….” iken önce kulaklarımızda beliren bir patırtı ile sarsıldık. Çizmelerimin hemen yanıbaşındaki manzarayla dehşete düştüm. Sanki sesim içime kaçmıştı. Alice’in tavşan deliğine düşüşünden hızlı bir dehşete düşüş ve bir o kadar hızlı hayret makamına çıkıştı bu. Hayret makamından inişim de çıkışım gibi ani oldu. Başta bahsettiğim esmer genç yine oradaydı fakat yüzükoyun yere serilmiş şekilde… Ne olduğunu anlamadan vagonda bulunan herkes ayaklandı ve uzanması için gence yer açtılar. Fakat o, bunu kabul etmedi. İnsanları rahatsız etmekten çekindiği her halinden belliydi. O sırada vagondaki teyzelerden bir kaçı yanlarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler. Genç başta ikramı kabul etmek istemese de yanında oturan, babacan tavırlı amcadan aldığımız bilgiye göre sabahtan beri bir şey yememişti. Fazla diretemedi bu sebepten. Ve tahmin edeceğiniz gibi o beyaz çuvalla karton toplamaya gidiyordu. Tüm bunları gencin yanında oturan amca aracılığıyla öğreniyorduk. Herkes duyduğunu birilerine aktarıyordu. Trende olaya şahit olan bir çok kişi yardımda bulunmak istedi. Hatta bir hanım numarasını aldı ve ona iş bulabileceğini söyledi. Bu haber hepimizin yüreğine biraz olsun su serpti.

Trende dalga dalga yayılan hüzün ve korku gitgide farklı bir havaya bürünüyordu. Çoğumuz gencin haline üzülmüş ve halimize şükretmediğimiz için kendimize kızmıştık. Ayrıca düşme şiddetiyle gencin burnu da kanamıştı. Yerdeki birkaç damla kan hayatın ta kendisi olarak gözümüzün önünde duruyordu. İnmesine yakın bunu farkeden genç, elindeki peçeteyle kanı silmeye koyuldu. İnsanımız ise buna hiç gerek olmadığını, söyleyerek engel olmaya çalıştı hep bir ağızdan. Cümlelerinin sonunda aynı kelime vardı: “…evladım!” Genç henüz yeni yeni ayılırken yere eğilmesi tehlikeliydi. Yine de tehlike, mahcubiyetine ve mütevaziliğine engel olmadı. İşte bu; kasedin koptuğu, en yanık türkülerin saza girdiği, kalplerin idrake vardırıldığı sıra dışı anlardandı.

Genç, trenden indikten biraz sonra hemen yanımda oturan hanım “İşte Türk milletinin yardımseverliği, sağduyusu!…” dedi gözleri dolarak. “Avrupa’da bunu göremezsiniz.”
Hanımefendinin sözleri adeta bir duygusal çözülmeye sebep olmuştu. Oğlak burcu olduğumu tamamen unutarak ve gayet içimden gelerek gözlerimin dolmasına izin verdim. Göz göze geldiğimiz her insanın gözleri nemliydi o vakitlerde. Gencin hayat şartlarını, yaşadıklarını, yaşayabileceklerini düşünüp dertlenmemin yanı sıra toplumumuzda hala sağduyu sahibi, vefalı ve yardımsever insanların bulunmasına acayip sevindik. Gerçekten acayip bir sevinçti hissedilen, hüzünlerle şükürlerin eşlik ettiği. Yaşanılanlar, film tadında fakat aslında yaşamın kendisi gibiydi. Birbirini hiç tanımayan insanların, tüm farklılıklarına rağmen iyilikte ortak olabilmeleri, kenetlenebilmeleri çok başkaydı. Yine hiç tanımadıkları bir insana duydukları merhamet ise yüce bir merhamet kaynağından sızan ışık huzmeleri gibiydi.

Başlarda trenin gecikmesine biraz canım sıkılmıştı. Fakat şahit olduklarım, daha sonra bundan memnuniyet duymama vesile oldu. Çünkü artık şükür sebepleri için kendi içime başvurunca bu özel anıyı bulacağım. Ve iyiliğe olan inancımı ne zaman yitirmeye başlasam, insanların bir ve birlikte olamayacağını düşünsem bu anı çıkacak karşıma. Ardından beni şöyle bir sarsacak.

Uzun bir zaman oldu sevgili okur. Bu sihirli dakikalar hafiften eskimeye başlamadan, kenarları kıvrışmadan, seninle paylaşmak istedim. Eğer hala buradaysan bu anımı al, sen de muhayyilende bir köşeye as. İyiliğe ve insanımıza olan ümidini hiç kesme olur mu?

  Bize böyle güzellikler ihsan edene şükrümüzün daim olması duasıyla…Sevgiyle kal.

illegalHafiz

bir takım tanıklıklar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.