DüşünceEleştiri

Değerin Değeri Kalmadı!

Büyük hayaller kaç satır? En sevdiğiniz yazarın, en sevdiğiniz cümlesini okuyabilir misiniz? Ne kadar çok sevebilirsiniz mesela? Hayatlarınızı uğruna feda edebilecek bir idealin peşinde koşuyor musunuz? Hepimiz söylediklerimiz kadar insanlaşabiliyoruz ya söyleyemediklerimiz kadar?

Hepimizin hayatta kendince belirlediği değerler var. Kırmızı çizgileri, asla yanaşmam dedikleri var. Bazen tepki gösterdiği bazen gizlice muhalif olduğu değersiz kıldıkları var. Peki değerlerimiz ne kadar değerli.

Yazar olsun, şair olsun, politikacı olsun, tarihçi olsun sevdiğiniz ya da sempati duyduğunuz insanların size en çok hangi konuda değer kattığını söyleyebilir misiniz? Amin Maalouf’un kitaplarına bayılıyorum demek kolay peki bunu söyleyenlerden kaçı rastgele Amin Maalouf sözünü bir çırpıda okuyabilir. Tarihi çok seven insan, en sevdiği tarihçinin kaç sözünü bilebilir? Ya da şöyle sorsak neden Amin Maalouf’u seviyorsun ya da neden İlber Ortaylı’ya hayranlık duyuyorsun desek kaçımız evelemeden gevelemeden gerekçesini söyleyebilir.

Hayatımızda değer olarak gördüğümüz, gereklerini miras olarak nesillerimize aktarmak istediğimiz değerlerin ne kadar arkasındayız. Ne kadar samimiyiz. İdeal peşinde koşmak güzel bir şey. Fakat kaçımız ideallerin haklılığını mertçe savunabiliriz, yüksek sesle dile getirebiliriz. Değer, değersizleşmekte; görüşler sığlaşmakta. Kosta Rika’da yaşayan bir insan ile Bolu’da yaşayan insanın tutumları neredeyse aynı. Kaygı aynı, amaç aynı, menfaat noktaları aynı. Standartlaşma almış başını gidiyor.

Değerlerimiz tamamlayanımızdır.

Durup düşünmek, nedenini sorgulamak zor ve gereksiz geliyor. Bazen aslında olağandışı olanlar normalmiş gibi geliyor. Değerlerle insan farklılıklarını ortaya koyar. İdealleri insanı insan yapar. Şimdi iki üç tane dünya görüşünün şurasını burasını kırp, ters çevir, düz getir ondan sonra işte bu benim dünya görüşüm de.

Bu nasıl olabilir? Bütün global sistemleri yok edelim, herkes ayrı düşünsün gibi Pollyannamsı bir hayale kapılmış vaziyette değilim. Ama dünyanın dağ başında, metropol sokaklarında, nehir kenarında, çöl ortasında yaşayan tüm insanlar sanki aynı fabrikadan çıkmış, aynı yazılımcının kodlarıyla kodlanmış olmaların açıkçası beni rahatsız ediyor.

Yalnızca günü geçirmek, sadece bugünü ve yarını düşünmek bir ülkenin ya da geniş bir kitlenin nasıl hayat vizyonu olabilir? Bu milletin ya da bu kitlelerin insanlık adına bir katkısı olabilir mi? Toplum adına bir yarar nasıl sağlayabilir?

Toplumu standartlaşmadan uzaklaştırmak ve her kesime farklı değerleri kazanması yönünde gerekirse zorlamalar yapılmalı. Her anlamda üreten ve örnek olan bir toplumun inşasındaki en büyük tuğla bu sayılanların aşılanmasıdır.

Bir binanın temelinde kayma olmazsa üzerine rahatça kat çıkılabilir. O yüzden temeli sağlama almak önemli. Bizden geçti diye bir kolaya kaçış kabul edilemez. Yaşamın hangi safhasında olunursa olunsun zararı telafi etmek adına her türlü çözüme başvurulmalı. Yaşlısı da çocuğu da okumuşu da okumamışı da her insan, kategorisi ne olursa olsun, ipin bir ucunu tutmalı. Bir toplumun ıslahı ancak bu şekilde gerçekleşir: Değer yaratarak, birlikte hareket ederek.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.