Edebiyat

Firarî Ferrari – Bölüm 1

Saat henüz on iki olmamıştı. Can dostum Ferhat Firari’yle çok da masum olmayan planımızı işleme vakti gelip çatmıştı. Plan basitti. Cem Cimcime’nin pederinin arabasına satışı yapılırken pazarlıkta muhakkak lafı geçecek agresif bir imza atılacaktı. Bu basit planın plan kısmı her zaman ki gibi Ferhat Firari’ye basit kısmı ise bana aitti. Araç gereçlerimizi hazırlamıştık yani yolda giderken Ferhat eline uzunlamasına bir taş almıştı. Meşhur Hantepe bulvarının başlangıcından itibaren ikinci sokakta kışın içinde donarak yazın da yanarak ölmeye müsait ahşap evlerin sağdan dördüncüsüydü aradığımız. Cimcime yalısına gelmiştik ancak Cem’in babası henüz ortalıkta yoktu. Gelene kadar size tanımakla fazla vakit kaybetmemenizi önereceğim bu adamdan biraz bahsedeyim. Cüneyt Cimcime,42 yaşında kendi halinde bir avukat. Karısını bu güne kadar hiç görmedik ve hatta duymadık da. Aslına bakarsanız sicili fazlasıyla temiz ancak bizim için önemli olan kısım sadece onun Cem’in babası olması. Arabasını çizmek için başka bir plana ihtiyacımız yok. Derken beklediğimiz an geliyor gibiydi çünkü Ferhat’ın gözleri ışık gören tavşan gibi bize doğru yaklaşan bu tanktan bozma jipte kalmıştı. Ferhat’ı bu trans halinden çıkarmaya çalışırken ortamda beklenmedik ancak tanıdık bir ses yankılandı “Kim var orada!”. Cümleyi anlaması fazla zor değildi. Nitekim bizden saklanan birini ararken sanki cevap alacakmışız gibi sormaya çalıştığımız en ironik sorulardan biridir. Burada bizi şaşırtan sesin tonuydu. Bu ses her birimizin (Ferhat hariç) sabahları karşısına geçip, önemli bir gün(belirli günler ve haftalar isimli kitapta yer alan bir gün) ise sevgili öğrencilerim, değil ise montofon sığırları diyerek söze giren okul müdürümüz Çetin Ceviz’e aitti. Çetin Ceviz’in sesini her duyduğumda içimde gereksiz bir kaçma isteği oluşur. Bu sefer de öyle olmuştu. Ferhat’la önümüzde duran minibüsün diğer tarafına geçmiştik, Ferhat beni yine şaşırtmadı ve minibüsün otomatik kapısını açmayı başardı. (Bu çocuk bunları nereden biliyor hayret ediyordum). Kimseye yakalanmadan minibüse saklandık. Minibüs’ün vites topuzuna yerleştirilmiş kırmızı renkte ve üzerinde sekiz yazan bilardo topuyla ve dahi araçta yer kalmayınca şoför abinin kıyağıyla üstüne oturduğumuz aynı zamanda kimin nereye kaç kişi gittiğini koordine ederek parasal dengeyi sağladığımız şoför şiltesiyle hemhal olurken üstümüze vazife olmasa da olurdu diyebileceğimiz bir konuşmaya tanık oluyorduk can dostum Ferhat’la;

 

Çetin Ceviz:

-Artık karar vakti gelmedi mi Cüneyt?

Cüneyt Cimcime:

-Git başımdan Çetin seninle uğraşamam.

Çetin Ceviz:

-Bana göre hava hoş ama artık kabul et birini seçmen lazım. Hayatını verdiğin kadın mı? Hayatına aldığın çocuğun mu?


 

Merhaba Saygıdeğer okuyucularımız hikayenin devamı sadece sitemizde olacak ve bir dizi gibi sürecektir.

Bizi takipte kalın.

İyi okumalar….

Ethem Çalışkan

Yeni şeyler söylemek lazımdı. Mevlana öyle söyledi. Artık söylemek değil yeni şeyler lazım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.