Halkla İlişkiler

Güven ve İnanırlılık | Trust and Credibility

Bir insanın ulaşabileceği en son mertebe güvenilir insan olmaktır der Doğan Cüceloğlu. Aynı zamanda Thomas Hobbes da 1651’de yayımladığı Leviathan adlı eserinde “bir insana güvenmek aynı zamanda ona inanmaktır, onun dürüstlük sevgisinden şüphe duymamaktır.” der güvenle ilgili olarak. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tüm halkla ilişkiler, siyaset ve politik bilimleri güveni belirli bir temele oturtmaya çalışmaktadır.

Güven, (credibility) günümüzde politik, ekonomik ve toplumsal alanlarda kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlayan sosyolojik bir sorun haline geldi. İşlevsiz hale gelmiş bir toplumsal düzenin temelinde güven eksikliği yatar. Güven, İletişim toplumununda özellikle ‘kamusal güven’ çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Güvenin bir diğer tamamlayıcısı olan inanılırlık ise daha çok bir nitelik olarak tanımlanmaktadır. Bir insana, herhangi bir kuruma ya da içeriğe karşı olarak birilerinin yüklediği anlamlar bütünü olarak da kabul edilir.

Güven ve inanılırlık kelimeleri arasında kuvvetli bir bağ vardır. Güven daha çok itimat ve sadakat olarak tanımlanırken inanılırlık ise gerçek olarak kabul etme ya da benimseme olarak kabul edilir. İnanılırlık günümüzde siyasi kişiliklerin, kurum veya markanın ve hatta medyanın imaj ve itibarı ile ilişkiliyken güven, sıklıkla kişi ve kurumlar arasındaki ilgi boyutuyla açıklanır. İnanılırlık, eğer bir marka veya kurumsanız, tüketici üzerinde ne kadar söz sahibisinizin ölçüsü demektir. Kavramı paydaşla ilişkilendiren teorisyen ve akademisyenler de vardır. Genel geçer 4 güven teorisi bulunmaktadır.

Niklas Luhmann

Luhmann’ın güven yaklaşımı gene itibariyle yapısal-işlevsel bir teoridir. Güven, toplumda kaos ve kargaşanın azaltılması için gerekli bir mekanizma olmasının yanı sıra bir üst performanstır. Gönüllülük ve samimiyet esasına dayanır ve aynı zamanda süresi kısıtlıdır. Her zaman yenilenmesi, hatırlatılması ve canlandırılması gerekir.

Bernard Barber

Barber da yine aynı şekilde güvenin toplumsal huzurun ve toplumsal istikrar için gerekli bir mekanizma olduğunu savunur. Barber güveni beklenti çerçevesinde ikiye ayırmıştır. Buna göre ahlak ve doğal düzenin sürekliliği için yapısal güvenin gerçekleştirilmesi beklentisi ve teknik beceri gerektiren konulardaki beklentidir. Örneğin doktor ve öğretmenlere güven gibi. Barber beklentiyi görev bilinci ve sorumlu eylemler olarak ikiye ayırarak güvenin bu şekilde yapılandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

James C. Coleman

Coleman için güven, toplumsal sermaye şeklinde karakterize edilerek sağlanabilen bir mekanizmadır. Güven ancak etkileşimle sağlanabilir. Aynı zamanda bu birliktelik için işbirliği ve karşılıklı desteğin güçlendirilmesi gerekmektedir.

Anthony Giddens

Giddens, güveni makro düzeyde ve aynı zaman modern toplumun ihtiyaçları çerçevesinde değerlendirmiş ve incelemelerini genellikle uzmanlaşma alanında yapmıştır. Soyut bir sistem olarak tasavvur ettiği güvenin ancak modern toplumun temeline ve merkezine konumlandırıldığında gerçekleşebileceğini ifade etmiştir.
Rönesans ve Sanayi devrimi öncesi toplumlarda güven daha çok politik ve siyasi liderler etrafında şekillenen, sorgulanmayan ve geniş kitlelerce kabul edilen yaygın bir sistemken özellikle Avrupa’da gerçekleşen birtakım gelişme ve ilerlemeleri takip eden; burjuvazi sınıfının güçlenmesi, bilgi toplumunun temellerinin atılması ile beraber sorgu ve şüphe de artmış, bu ise güvenin geniş kitlelerce değil spesifik yorumlanmasına ortam sağlamıştır. Özellike demokratik ve parlementer sistemlerde güven, süresi oldukça kısıtlı bir mekanizma haline gelmiştir. Seçmenden güveni alan parti, iktidar olduğunda gücünü kötüye ya da yanlışa kullandığı vakit, buna karşı kontra bir güvensizlikle karşılalaşıyor ve iktidarı kaybediyor. Güven, artık denetim mekanizması haline gelmiş bir durumdadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.