Düşünce

Hayatta Bazı Değerlerden Taviz Vermemek Gerekir

Hayatında bazı değerlerden hiç taviz vermemek gerekir. Örneğin muhafazakarsanız ömrünüz boyunca muhafazakar kalmalı, laikseniz ömrünüz boyunca laik kalmalısınız. Değerlerden vazgeçme veya değerlerde zedelenmeye uğrama insanların çoğu zaman hoşuna gitmez. Hayatlarımızı uğruna feda edebilecek bir idealin peşinde koşmamız gerekir. Neleri savunuyorsak, neleri doğru biliyorsak onları savunmalı ama bir o kadar da gelişmelere ve yeniliklere açık olmalıyız. Başarabilmenin zor, koruyabilmenin ise çok daha zor olduğu bir gerçek bu. Bir idealin peşinde koşmak, düşlenilen bir yaşam tarzına ulaşmak için bazen biyolojik ihtiyaçlardan bazen de insanlardan vazgeçmek gerekiyor.

Engeller her zaman karşımıza çıkarlar ve engeller yaşamın olmazsa olmazıdır. Zaten engellerin olmadığı bir yaşamda herkes amacına ulaşmaz mıydı? Ya da böyle bir hayatın engellere rağmen ulaşılan bir hayattan daha önemsiz olduğu herkes tarafından kabul edilmez miydi? Düşünceler ne kadar önemli, idealler ne kadar değerliydi? Herşeye rağmen arzulanana ulaşmak kaygısı ve hırsı törpülenebilir miydi?

Bazen tüm sorunları bir kenara bırakmak, pürüzleri önemsemek lazımdır. Ana olana ulaşmak için ara olanı es geçmek gerekir ki ulaşılmak istenene ulaşmak mümkün olsun. Yarınlar için bugünlere, gerçek için yalanlara peşkeş çekmesini bilmek gerçek bir vicdan ve azimli bir kararla gerçekleşebilecek bir erdemdir. Kitaplara konu olan, yüzyıllar geçse de bize hala birşeyler katan fikirler, şahsiyetler de bu yollardan geçmemiş miydi?

Bir kararda ve düşüncede olmadan her konuyu özümseyen insanlar mı daha değerliydi bizim için yoksa bir fikri savunmak bir ideali gerçekleştirmek, meşru kılmak için hayatlarını feda etmeye hazır insanlar mı değerliydi? Edebiyatçılar örneğin, bir akıma bağlı kalmadan bir yazardan etkilenmeden yazılar yazar, şiirler kaleme alır mıydı? O zaman neden bu kadar fazla akım ve bir o kadar temsilci vardı? Ve neden biz bir tarafı seçen insanları hep kendimize daha yakın bulduk ötekini ötekileştirdik? Tarihteki ünlü kahramanları kendimize model aldık ama model aldığımız kişiliklerin yüzlerce dünya görüşü, savunduğu tonlarca değer yoktu. Olsa olsa bir ya da iki dünya görüşü, en fazla üç ya da dört değeri savunan kişilerdi bunlar.

Modern anlamda çık yönlülük ve çağdaş olma uğraşı tamamen yüzeysel ve bir o kadar samimiyetten uzak geliyor bana. Bana sorarsanız insan birden fazla değeri savunamaz aslında yine bana göre insan tarafsız olamaz. Taraf seçmek; güçlü ya da güçsüz, iyi ya da kötü bir cepheden yana olmak insanın en temel özelliklerindendi ve insan bundan ötesine gidemezdi ve nihayetinde insan hayatını uğruna feda edebilecek bir idealin peşinde koşması gerekecekti. Nitekim insan son yüzyılda bu değerinden uzaklaştı ve kopyacılık, olduğu gibi özümseme ve bayağılık baş gösterdi. İlerleme bir çağda yaşamış bir kaç ünlü düşünürün söyledikleri ve yaptıkları ışığında hareket etmenin dışında bireysel olarak gerçekleşebilecek hareketler bütünüydü. Milli ve evrensel ilerleme ise ancak bu yolla sağlanabilirdi: Bireysellik ve ideallere verilen önem.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.