Kültür/SanatSanat TarihiTarih

Nezaket ve Zerafetin Birleştiği Yapılar: Eski Kapılar

Geçmişten gelen kültürel birikimimizin incelik ustalık ve nezaketle birleşip ifade bulduğu farklı bir kültür: Kapı kültürü.

 

Açık bırakıldığında kabul, kapanınca ret, aralanınca ümittir. Komşu kapısı samimiyet ve içtenlik ekmek kapısı emek ve haktır.

 

Çatkapı girdiğimiz haneler de vardır, ‘kapı duvar’ diyerek çıktığımız haneler de. Çok yerler dolaşıp aynı kapıya çıkmışlığımız da vardı.

 

Bir kapı evvela mahremiyet daha sonra emniyette demekti. Kapılar hanelerin mahrem hududuydu. Şimdiki çelik kapıların sağlam kilitli dişlilerinden değil içinde çok derin ve mütevazı manalar içeren ruhu olan kapılar vardı. Fakat bu öncelik şimdi evvela emniyet daha sonra -çok da önemli olmayan- mahremiyet şeklinde ters düz oldu.

 

Kapılar genellikle ince motiflerle süslenir canlı ve güzel görünmesine dikkat edilirdi. Çünkü kapı hanenin bir kimliğiydi. Yabancı bir kişi evin kapısına baktığında ev sahiplerinin ne olduğunu, kim olduğunu, ekonomik durumunu, dinini ve ne iş yaptığını az çok anlayabilirdi.

 

 

Kapı otomat ve görüntülü sistemler var olmadan önce kapılarda eve gelen kişilerin kimler olduğunu belirten tokmaklar vardı. Büyük ve tok bir ses çıkaran tokmak, eve bir erkek geldiğine; küçük ve ince bir ses çıkaran tokmak ise eve gelen kişinin kadın ve çocuk olduğuna işaretti.

 

 

Eski kapılarda ‘itiniz ve çekiniz’ ibareleri yoktu mesela. Kapılarda yazılan yazılar genellikle ‘Ya Fettah’ ve ‘Maşallah’ gibi yazılı hatlardan oluşmaktaydı. Tüm sıkıntıları gideren, tüm kapıları açan anlamında kullanılan ‘Fettah’ kelimesi bu konuda pek bir manidardır.

 

 

Eskiler kapı çalarken de nezaket dolu bir yaklaşım içinde idiler. Peygamber efendimizin usulüne göre kapı çalarlardı. Üç kez kapıya vururlar, beklerler, omuzlarını kapının sağına ve soluna göre ayarlarlar, yüzlerini ise kapıya doğru çevirmezlerdi. Ev sahibinin dalgınlığını ve o anki durumunun oluşturacağı mahcubiyet duygusunu düşünerek bu inceliği asırlar boyunca devam ettirmişlerdir.

 

 

Kapı kapatılırken dahi bazı hususlar dikkate alınırdı. Sertçe kapatmak farklı ve yanlış anlaşılacağından dolayı kapı olabildiğince yumuşak ve yavaş kapatılırdı. ‘Kapıyı kapat’ denmez bunun yerine ‘kapıyı sırla’ veya ‘kapıyı ört’ derlerdi. Çünkü canlı ve cansız herşeyin hatırı olduğuna inanılırdı.

 

 

‘Kapı bu altı üstü’ deyip geçmemek gerek. Kapı yalnızca maddi bir yapı değil aksine değişik anlamlar ve ifadeler yüklemiş manevi özellikleri ve sembolleri olan yapılardır.

 

 
Duvar boşluklarını örten kalın, sert perde olarak somutlaştırılan ‘kapı’ gibi değerin zaman içersinde nasıl değersizleştiğine böylelikle şahit olmuş olduk.

Ne diyelim, gönül kapılarımız kapanmasın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.