İnkılap Tarihi

Şapka İnkılabı ve Kılık Kıyafet Düzenlemeleri

Cumhuriyet dönemiyle, Atatürk önderliğinde Türkiye için önemli gelişmeler, yenilikler gerçekleşmiştir. Bunlar, takvim, saat ve ölçü sisteminden hafta tatiline, soyadı düzenlemesinden kadın haklarına kadar pek çok alanda yeni uygulamalardır. Bugünkü yazımızda bu uygulamaların başında gelen şapka inkılabı ve kılık kıyafet düzenlemesini ele alacağız.

Kılık kıyafet düzenlemesi neden yürürlüğe girdi? Kaç tarihinde uygulanmaya başlandı? Değişmenin sonuçları nelerdir? Bu değişim Türkiye’yi nasıl bir duruma hazırlardı?

Batıyı sembolize eden giysilerin tercih edilmesi, yönünü batıya söyleyen Cumhuriyet için topyekün bir modernleşme arzusunu gösteriyordu. Çağdaşlaşma veya Batılaşma fikriyle ortaya çıkan bu gereksinim devlet memurlarının giyimlerinden başlayarak halka sirayet etmiştir. Dış görünüşe yönelik bu devrim aslında ciddi bir zihniyet değişimini sembolize etmektedir. Artık doğuyu sembolize eden giyim şekilleri terk edilmiş ve batıya yönelinmiştir.

Önce II Mahmut tarafından sarığın yasaklanmasıyla kullanılmaya başlanan fes, Türkiye Avrupa üzerinden girmiştir. Zamanla fes de sarık gibi dini bir anlam ifade etmeye başlar. Kaldırılması ile dini eksenli itirazlarla karşılaşılmıştır.

Şapka konusunun ilk kez gündeme gelişi, İkinci Meşrutiyet yıllarında Batıcılık akımı olur. Kılıçzade hakkı Şapka giymedi İslâmiyet açısından bir sakıncasının olmadığını söylerken Abdullah Cevdet şapka ile gezen bir Müslümanın tutuklanmasını yadırgar.

Mustafa Kemal ise Türkiye’nin dış görünüşü ile de uygar olduğunu göstermesi gerektiğini ifade ederek, memlekette giymesi gereken kıyafetin tanımını yapar ve bu kıyafeti tamamlayan başlığa da şapka denildiğini ifade eder. 2 Eylül 1925’de 2431 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile devlet memurlarından medeni milletlerin müşterek kıyafet ve şapka giyme zorunluluğu getirilir.

İlk olarak hak bu giyim yastığından uzak tutulur ve serbest bırakılır. Din adamlarının sarık ve siyah latadan oluşan giysileri kabul edilir. Din adamı olmayan kişilerin bu giysileri giymesi kabul edilmez. Mustafa Kemal, halkın nabzını yoklamak için çıktığı gezilerde amacını anlatır. Bununla birlikte 25 Kasım 1925’de 671 sayılı Şapka İktisası Hakkındaki Kanunadıyla kabul edilir. Şapka kanununun Türkiye’de uygulanmaya başlamasıyla birlikte, batılı gözlemciler tarafından değişik şekillerde yorumlanmıştır.

Ülkedeki kılık kıyafetin değişmesi modernleşme batılaşmanın bir gereği olarak ele almışlar ve bir gün içerisinde yerleşik bir geleneği ortadan kaldırmanın mümkün olmayacağını bu hareketin Avrupalı modellerden kopyalanarak alındığını ve halka zorla kabul ettirildiğini ortaya atmışlardır.

Şapka kanunun kültürel boyutunun yanı sıra ülkeye ekonomik boyuttan da etki etmiştir. Ekonomik krizin etkili olduğu bu dönemde mevsimlerine göre en az birkaç çeşit şapka temin etmek zorunda olanlar için şapkanın külfeti de ağır olmuştur. Şapka üretiminin durması ile birlikte maddi olanağının az olduğu insanlar kendilerine çeşitli kumaşlardan evlerinde şapkalar dikmişler, Hereke ve Feshane fabrikalarının kalıpları değiştirilerek şapka imaline geçilir.

Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına karşı tepkilerle birleşen bu tavır, farklı illerde farklı düzeylerde gerçekleşir kimi yerde halkın kışkırtmaya gerçekleşirken kimi yerde şapka takmak pasif direniş sergilenir. 1934 yılında Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun çıkartılır.
Bu kanunla, din adamları dini kıyafetlerini sadece dini mekanlarda giyme zorunluluğu getirildi.

Kadın kıyafetleri konusunda ise çarşaf ve peçe gibi giysilerin yerine manto giyilmesinin teşvik edilmiştir. Kadın kıyafetleri basın yoluylada, daha çok moda aracılığıyla şekillenen bir seyir takip eder. Şapka konusu ise üzerine uygulanan baskı ise zamanla azalarak etkisini azaltmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.