Eleştiri

Suriyeli Sığınmacılar Sorunu

Suriyeli sığınmacılar değil, Suriyeli işgalciler olarak düzeltilmesi gereken bir topluluk, ülkemizin kanayan yarası haline gelmiş, kronik bir hastalığa dönüşmüş ve acil müdahale gerektiren kansere evrilmiştir. Suriyeli sığınmacılar konusu, bahsi her açıldığında tartışmalara neden olan bir konu. İstemeyen kesim, ırkçılıkla itham ediliyor. Peki gerçekten Suriyelileri Türkiye topraklarında istememek bir ırkçılık mıdır? 

Suriyelilerin Esad’ın kanlı rejiminden sonra dalgalar halinde ülkeye akın etmesi, beraberinde pek çok sorunu getirmiştir. En önemli sorun ne ekonomi ne de siyaset ile ilgilidir. En önemli sorun sosyokültürel sorundur. 

Saddam Hüseyin’in 1994’de katliam yaptığı Kürt ve Arapların ülkemize sığınmasının ardından gerçekleşen ve tarihin en büyük göç dalgalarından biri olan Suriyelilerin göçü, ülkemizde büyük bir sosyokültürel boşluğun ve kaosun zeminini hazırlamıştır. 

Sığınmacıların sayısının her geçen gün artması, ülkenin de ekonomik açıdan dara düşmesine neden olmuş, bu yük çeşitli alanlarda ülke vatandaşlarına yansıtılmıştır.

Erdoğan’ın seçim sözü olarak Suriyelilerin ülkerine döneceğini açıklamasının ardından beklendiği gibi Suriyeliler ülkelerine dönmemiş ve burada kalmışlardır. Şimdi akıllara birkaç soru geliyor? 

• Bu adamlar bayramda ülkelerine gidiyor ve neden geri Türkiye’ye geliyorlar? 

• Şam’da ve Lazkiye gibi yerlerde yaşam gayet iyi. Suriyeli sığınmacılar neden ülkelerindeki güvenli yerleri tercih etmek yerine ülkemize sığınıyorlar? 

Tatlı su hümanistlerini Florya sahillerine, Ortaköy’e veya Fatih’in ara sokaklarına davet ediyoruz. Gidip oralara bir baksınlar. Arapça tabelalar, elinizi atsanız Arapça konuşan insanlar, tüm vurdumduymazlığı ile sahillerde yüzen Suriyeliler, alışverişte tüm görgüsüzlüğü ile gittikleri yerleri talan eden insanlar, sürü halinde gezenler, ayakları çıplak metrobüs duraklarında para dilenen çocuklar, arabaların pencerelerine kucaklarında çocuklarıyla yapışan kadınlar…

Türkiye’ye gelen Suriyeliler, kendi ülkelerinde de üretim yapmayan insanlardı. Durum, Türkiye’de de değişmedi. Üretim yapan, aydın, çalışan ve münevver kesim zaten Türkiye’ye gelmedi, yurt dışına gitti. Kalanlar, tabiri caizse “çürük” takımdı. 

Bugün Kilis’in nüfusunda önemli bir oranda (neredeyse yarı yarıya) Suriyeli nüfusu var. Bu, ilerleyen zamanda Türk nüfusunun bölgede azınlık haline gelmesine neden olacak. Tıpkı Filistin’de Filistinlilerin azınlık haline gelmesi gibi. 

Bu, kısa vadede AKP hükümetimin ekmeğine yağ sürdü. Uzun vadede ise bunun faturası ağır olacak. Ekonominin giderek kötüleştiği bugünlerde Suriyelilerin devletin sırtındaki yükü de “anam babam usulü” olmaktan çıkacak. Bu sefer hedef, Suriyeliler olacak. Ee bu adamlar da boş durmadı, nüfusları 3 iken 5 oldu. Siz, bu kadar rahata ermiş bir topluluğu dilediğiniz gibi sınır dışı edebilir misiniz? Bunu onlar kabul eder mi? 

Bir de işin duygusal bir yanı var. Bizim Mehmetçiklerimiz onların vatanında şehit olurken o vatanın asıl sahiplerinin sahillerde cirit atması elbette her Türk evladının kanına dokunacaktır.

Bu mesele AKP döneminde siyasileştirildi. Kendileri de biliyor ki artık iş işten geçti. En iyi senaryoda tasfiyeleri 10 yıl sürecek. Bu, ülke ekonomisinin en az 10 yıl düze çıkamayacağını gösterir. Sonumuz hayrola. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.