Dizi&FilmEleştiri

Türk Dizi ve Sinemasının Sorunları Nelerdir?

Türk sinemasının en önemli ve bana göre asıl sorunu realistlikten uzak olmasıdır. Gerçekçi olmaktan ve sıradan Türk toplum yapısını yansıtma açısından yetersiz olan Türk dizi ve sineması reytinglere ve gişe rakamlarına bağlı olarak derecelendirilmekte ve rakamlar oranınca değerlendirilmektedir. Öyle ki Türk sinema ve dizilerinde yer alan figüranlar dahi eli ayağı düzgün tiplemelerdir. Halbuki gerçek yaşamda bu böyle değil. Popüler dizilerin ve gişe rekoru kıran sinema filmlerinin içeriğine baktığımızda da yine oynanan, kameraya aktarılan hayatı yaşamanın çok zor olduğunu, şartlara erişimin neredeyse imkansız olduğunu görüyoruz.

Örneğin Yeşilçam dizilerinin günümüzde hala geçerliliğini koruyup, toplumun neredeyse tamamına hitap etmesinin temel sebebi içeriği tabana yaymasından kaynaklanır. Toplumu canlı tutan alt dinamikleri yaşanır kılmayı ve diri tutmayı başaran yapıtlar yıllar geçse de hala izlenebilmekte ve üzerinde konuşulmaktadır. Aksi halde yapıtlar kısa süre içerisinde hafızalardan siliniyor. Hatta sinema ve dizi kavramı o hale geldi ki sadece mevsimsel ve örneğin sadece yaz mevsimini yansıtan yapıtlar üretiliyor. Asıl şaşılması gereken nokta ise bu dizilere talebin aşırı derecede fazla oluşu. Toplumu yansıtmayan, gündelik yaşamdan unsurları barındırmayan yapıtlarda senaryolarda hikayelerin ve olay örgüsünün devamlılığını sağlamak içinse doğal olarak ütopik ögelere başvuruluyor.

Bana göre halkın bir dizi veya filmi izlemesi ve sıkı takipçisi olması için öncelikle dizide kendine dair bir şeyler bulması, karakterlerde kendini yansıtan detayları görmesi gerekir. Böyle bir şeyin olmadığını varsayarsak senaryonun mükemmel olması veya yüksek prodüksiyonlarla çekilmiş dizi ve filmlerin çoğalması, aksiyon ve adrenalin bol olduğu içeriklerin artması gerekir ki Türk dizi ve sinemasının diğer milletlerin sinema ve dizilerine göre nazaran geride olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakat şöyle de bir gerçek var: Türkiye dizi ihracatında ikinci ülke konumda.

Konu ve tema bağlamında tiplemelerin bazen gereksiz bazen de uç örnekler olması da ilerleyememizin en önemli sorunlarındandır. Mesela Çocuklar Duymasın dizisindeki Haluk tiplemesi, dominant teyze tiplemesi; Leyla ile Mecnun dizisindeki İsmail Abi tiplemesi; Hayat Bilgisindeki Afet Hoca tiplemesi aklıma gelen en iyi örneklerdir. Millet böyle tipleri daha çok sahipleniyor gibi geliyor bana. Ve kendisine daha yakın görüyor. Yaz dizileri ve sezonluk aşk, yaz, sıcak temalı sinemalar ise tamamen fiyasko. Sadece vakit kaybetmektir bana sorarsanız.

Öte yandan Türk dizi ve sinemasında baş roldeki oyuncunun başına tahmin bile edemeyeceğiniz, dünyada bir insanın başına gelebilecek en kötü olaylar gelir; yakınlarını kaybeder, hapse düşer, her şey üst üste gelir ve saire. Örneğin dizi izlerken bir sonraki sahnenin ne hakkında olacağını az çok tahmin edebiliyorsunuz. Sürprizlere kesinlikle yer yok. Ve tabi en çok karşılaşılan ve kaçınılmaz son ise aşk. Türk dizi ve sinemasında içinde aşk teması geçmeyen çok çok az yapıt vardır. Baş roldeki oyuncu imkansız aşka tutulur, istediğini elde eder veya etmez, hayatı değişir, intikam alır ve saire bunlar gerçekleşmeden kesinlikle dizi bitemez. Ve tabi Türk dizisinin en önemli sorunu süredir. Sinema uzunluğu kadar diziler, reklamlarla beraber bir akşam vaktini bitirebiliyor.

Sorunlarından çok kalitesinden dolayı yorumlamak isterdim fakat içlerinde çok çok kaliteli olan dizilerimiz, yapıtlarımız da yok değil. Örneğin bana sorarsanız Behzat Ç., Leyla ile Mecnun ve Kardeş Payı, İşler Güçler tarzı diziler en iyi dizilerimizdir. Türk sineması nispeten dizilerimize göre iyi. Örneğin uluslararası festivallerde ödül aldığımız, senaryo ödülü kazandığımız yapıtlar var. Metin Erksan’ın Susuz Yazı veya Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu adlı filmler şahsım adına gurur vericidir.

Bu gibi yapıtların artırılması için ne yapılmalı?

Öncelikle bu işin profesyonel ellerle icra edilmesi gerekir. Bir toplulukta veya halkta bir konu üzerinde başarı varsa o bütün bir ülkeye sirayet eder. Örneğin İngiltere nedir? Politika. Brezilya nedir? Futbol. Japonya nedir? Üretkenlik. Almanya nedir? Azim. Tıpkı bu şekilde etkileye etkileye, kartopu misali çığa dönüşmesi gerekir. İşin ustalarının çıraklarını şimdiden yetiştirmesi elzemdir. Üniversite sıralarında teori öğrenerek yaşama tam layığıyla hazırlanamıyor insan. Yönetmen olmak için bölümünde mezun olan kişi bin bir heyecanla eline kamerayı alınca her zaman başarı doğmuyor. Ve bana sorarsanız en büyük ve en önemli faktör bu işin bir politika haline gelmesi olacaktır. Derneklerse dernekler, sivil toplum kuruluşları ise sivil toplum kuruluşları, bu amaca yönelik çalışmalılar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.