Eleştiri

Türkiye’de Neden Bilim Adamı Yetişmiyor?

Türkiye’de neden bilim adamı yetişmiyor sorusuna rasyonel bir cevap bulmaya çalışın. Neden ülkemiz, bilim adamı yetiştiremiyor? Sebepleri sıralayın, en mantıklı olanları açığa çıkarın. Evet bir sürü neden bulunabilir bunun için. Ama sebepleri sıralamadan önce soruna biraz değinmek gerekir.

Ne yazık ki ülkemiz taklitin veya doğrudan almanın örnek ülkesi olarak, parmakla gösteriliyor. Neden böyle olduk sorusuna gelince, aslında birkaç çelişkili durumla karşılaşıyoruz. Şöyle ki, Türk milleti ya da Türk devletleri zamanında, şimdiki gibi bilimden tamamen uzak devletler değildi kesinlikle. Örneğin Fatih Sultan Mehmet zamanındaki bilim rönesansı, hiçbir Türk devletinde görülmeyecek kadar yüksek bir bilim ve araştırma evresiydi. Fakat daha sonra, anormal bir şekilde, Avrupa bilim ve teknikte muazzam seviyelere ulaşırken, Osmanlı aynı şekilde geriye gitmeye başladı. Osmanlı’nın bu yerinde sayma eylemi, o kadar ağırdı ki, Avrupa’nın hızı karşısında geriye gidiyor gibi bir algıya yanılsamasına sebep oluyordu.

İlerleyen yüzyıllar Osmanlı’nın gerçeği görmesi için yeterli olmadı. Küçük atölyelerin büyük fabrikalarla yenişemediği gibi, devlet içerisindeki küçük ve bireysel çalışmalar da, bir devlet politikası haline gelen Avrupa’nın bilime yaklaşımı karşısında oldukça küçük ve cüzii oranda kalıyordu. XIX. yüzyıl Osmanlı için bir kıpırdanmaydı. Avrupa’ya giden öğrenciler burada Avrupa’nın bilim ve tekniği karşısında şoka uğradılar. Tekrar ülkeye geldiklerinde, fikri olarak ilerlemenin geç de olsa fitilini ateşlemeye çalıştılar. Jön Türkler bu girişimlerinde başarılı oldular. Gerek demokratik, gerek siyasi anlamda hatırı sayılır gelişmeler yaşandı. Fakat bu gelişmeler sürekli ya engellendi ya da askıya alındı. Büyük savaşlar ve anlaşmalar oldu ve Osmanlı Devleti‘nin fiilen yıkıldığı Birinci Dünya Savaşı, sonunda yeni bir Türk devletinin kurulmasına zemin hazırladı.


Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleşen yüksek fikri ve bilimsel yaklaşım, gerek yurt dışına öğrenci göndermekle, gerekse yurt içinde işlevsel kurumlar açmakla desteklendi. Bu kıpırdanma harekatı Atatürk’ün vefatından sonra kimse tarafından sıkı sıkıya takip edilecek bir konu olmadı. Eğitim ve bilime destek, tekrar eski zihniyete döndü. Ve bu durumlar dalgalı bir grafik çizerek günümüze kadar geldi. Şimdi de pek bir farkı yok açıkçası.

Şimdi asıl sorumuza tekrar dönelim. Neden Türk ülkesinde hatırı sayılır yüzyıllar boyunca bilim adamı yetişmedi. Bakın fikir adamı ya da şair, müzisyen veya sanatçı demiyorum. Bilim adamı? Birkaç sebebini alt alta sıralamakta fayda var:

Devlet Politikası

Öncelikle bilim adamı yetiştirebilmek için bunun bir devlet politikası haline gelmesi lazım. Devlet, bilim adamlarına ihtiyaç duyacak durumda hissetmesi lazım kendini. Süreklilik bu işte önemli olan en büyük unsurlardan biridir. Devamı olmayan ya da bir iktidar dönemine has bir uygulama olmaktan sıyrılıp, devletin resmî politikası olması lazım. Örneğin Adnan Kahveci bakanlığında, Körfez Savaşı olmasına rağmen eğitime ayrılan bütçe, savunma bakanlığına ayrılan bütçeden fazlaydı. Bu Türkiye tarihinde ilkti ve büyük ihtimalle de son olacaktı.

Halkın Yaklaşımı

Halkın bilim adamlarına saygılı olması gerekir. Boş işlerle uğraşan insanlar olarak değil, ülkesine en iyi şekilde hizmet eden insanlar olarak algılanması gerekir. Yaklaşımın iyi olması, bilim adamlarının ‘en azından halkım destekliyor‘ güvencesini arkasına alması demektir. Ne yazık ki ülkemizde bilime, bilim adamlarına bakış, sadece ödül aldıklarında gurur kaynağı olacak kadardır.

İç Eğitimin Kalitesi

Bir bilim adamının yetişmesi için önce, içerideki eğitimin, insanları bilime teşvik edecek kadar ‘yeterli’ olmasından geçmektedir. Bir ülkede eğitim ne kadar kaliteli olursa, o ülkede bilim adına çalışan insanların sayısı o kadar fazla olacaktır. Beyin göçü verecek bir ülke değil, alacak bir ülke haline gelmenin tek yolu, içerideki eğitim sistemini iyileştirmekten geçer.

Kurumların Faaliyetleri

TÜBİTAK gibi kuruluşların, ülkedeki bilimi, bilime olan merakı veya ilgiyi nasıl artırabiliriz gibi soruları sürekli olarak kendisine sorması lazım. Ülkemizde projesiyle ödül alamamış gençlerin, yabancı ülkelerde birinci ya da ikinci olduğu haberlerine sıklıkla rastlarız. Bu, bizim utanç kaynağımız. Özel ve devlet kurumlarının, her türlü bilime destek olması, bilim için gerekli olan yatırımı yapması lazımdır.
Bu dört şeyi yerine getirmek, bilimi ilerletmek için yeterli sebeplerdir. Bilime, en gelişmiş ülkeler dahi muhtaçtır. Kaldı ki ülkemiz ultra gelişmiş bir ülke değil, bilime, eğitime daha çok sarılmamız gerekir.

Geçtiğimiz günlerde, Aziz Sancar, uluslararası bir ödül almıştı. Ne yazık ki bu beni gururlandırmadı. Ödül, ona o imkanı veren devlete gitti, bilime destek veren ülkenin itibarı arttı maalesef. Evet, Aziz Sancar bu ülkenin bir evladı ama neden Türkiye’de bilime devam etmeyip, Amerika’ya gitti. Cevabı şu sözlerle veriyor.

“Ben orada, çalışmalarıma devam ederken, kimse bana ne yapacaksın diye sormadı. Ne istersem verdiler, her türlü desteği, imkanı sundular”

Şimdi Aziz Sancar, Türkiye’de kalsaydı, ödül alabilir miydi? Türkiye’de çalışmalarını yaparken ona her türlü maddi ve manevi destek verilebilir miydi? Aziz Sancar’a “sana o kadar para verdik, sonuç nerede?” demezler miydi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.