Siyaset

Uluslararası Örgütlerin Ortaya Çıkışı ve İşlevleri

Modern uluslararası ilişkiler tarihine bakıldığında uluslararası örgütlerin nispeten geç bir dönemde ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Hatta ilginç bir şekilde, uluslararası örgütler, devletlerin sınırlarını aşarak faaliyet gösteren uluslararası hükümet-dışı örgütlerden çok daha sonra ortaya çıkmıştır. Henüz 19. yüzyılda bile çok sayıda hükümet dışı örgüt örneğine rastlamak mümkünken, uluslararası örgütlerin sayısında ancak İkinci Dünya Savaşı’nın ardından belirgin bir artış gözlenmiştir. Diğer bir ifadeyle, uluslararası ilişkiler bu döneme kadar sadece devletler arasında anlam ifade etmiştir. Uluslararası siyaset alanının meşru ve yasal aktörleri olarak devletler, İkinci Dünya Savaşı’nın öncesine kadar, kendi rızalarının üzerine kurulu ve başka bir kimlik ve kişiliği olan bir örgüt kurma cihetine gitmemişlerdir. Bunun elbetteki anlaşılabilir bir nedeni bulunmaktadır. Zira yukarıda da belirtildiği gibi, uluslararası örgütler devletler tarafından kurulduğuna göre, varlıkları kendi devletlik vasıflarına bağlı olan devletlerin bu türden bir girişimde bulunmaları için ciddi bir nedenlerinin olması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, hükümet-dışı örgütlerin ortaya çıkmasını daha kolay izah edebiliriz. Çünkü devletlerin yetersiz olduğunu düşünen ya da kendilerine göre alternatif bir gündem oluşturmak isteyenler için örgütlenme, devletlerin rızasına ya da ihtiyacına bağlı değildir. Buna karşılık, uluslararası örgütlerin ortaya çıkması için devletlerin ciddi nedenlerinin olması gerektiği sonucuna varabiliriz.

Uluslararası örgütler neden ortaya çıktı?Bunun en temel nedeni, tek başına devletlerin, kendilerinin oluşturdukları uluslararası sistemin bazı ihtiyaçlarına cevap veremiyor hale gelmesidir. Sınırları aşan sorunların giderek daha kalıcı hale gelmeye başlaması, buna karşılık devlet sayısında hızlı bir artış yaşanması, düzenleyici kurumlara  duyulan ihtiyacı arttırmıştır. Yani egemen ve dolayısıyla kayıtsız bir şekilde söz söyleme yetkisine sahip olan devletlerin giderek fazlalaşması karşısında, yine aynı devletler, daha ziyade bölgesel ve küresel problemleri tartışabilmek ve mümkünse de çözüme kavuşturmak adına, kendileri dışında, siyasi ve hukuki yetkisi olan varlıklar inşa etmişlerdir. Yani uluslararası örgütlerin ortaya çıkması hem devletlerin rızasıyla gerçekleşmiştir ve hem de devletlerin ihtiyaçlarını karşılamak için olmuştur. Dolayısıyla burada devletler açısından bakıldığında pragmatik bir tercihten söz etmek mümkündür. Diğer bir deyişle, devletlerin, doğrudan kurumsal işbirliğine gitmeden, aralarındaki diplomatik ilişkiler ve teamüller ve çok taraflı düzenlemeler ile, kendilerinin oluşturduğu uluslararası siyasi sistemi, en azından bazı durumlarda koruyamayacak hale gelmeleri, kurumsal düzenlemelerin zeminini oluşturan en önemli gerekçedir.

Fakat bu durum başka açıdan bakınca, uluslararası örgütlerin tamamen devletlerin kontrolünde olduğu ve dolayısıyla etkisiz roller üstlendikleri anlamına gelmez. Yani uluslararası örgütlerin devletler tarafından inşa edilmiş olmaları, içsel ve kaçınılmaz olarak onların sınırlı roller üstleneceklerini göstermez. Sonuç itibariyle devletler de birer inşadır ve etkileri nasıl inşa edildikleri ile ilgilidir. ABD gibi tarih içinde farklı birimlerin katılması ile hızla birliğini sağlayan devletler, güçlü ulus kimlikleri ve devlet inşası nedeniyle etkin ve güçlü olabilirken, özellikle Afrika kıtasında örneğine sıkça rastlanan  başarısız devletler de bu inşa eksikliği ve kimlik zafiyeti nedeniyle uluslararası siyasette etkisiz kalabilmektedirler.

Aynı şey uluslararası örgütler içinde geçerlidir. Devletlerin rızası üzerine inşa ediliyor olmaları, uluslararası örgütlerin doğrudan devletlerin birer uzantısı olduğu anlamına gelmez. Bazı örgütler için belki bunu söylemek mümkündür. Ancak bazı örgütler de kendilerini oluşturan devletlerin politika ve kimliklerinden son derece bağımsız ayrı bir kimlik ve kurumsal duruşa sahip olabilmektedir. Yani bu aslında sonuç itibariyle tamamen inşa edilme biçimi ve tercih edilen kimliğin ne derede benimsendiği ile ilgilidir.


Uluslararası İlişkilere Giriş, Şaban Kardaş, Ali Balcı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.