Kulübe
terkedilmiş bir kulübeyim ben;
deniz kenarında,
en işlek caddelerin birinde,
iskelenin bir ucunda
kapım açık, kapatacak kimsem yok
bir masa bir de sandalye var içimde,
gelip de oturacak kimsem yok
içim buz gibi;
içimi ürperten serin rüzgarları durduracak bir pencerem yok
sağımda ve solumda iki kayık;
sağımdaki ufak biraz solumdaki hallice
dans ediyorlar sanki
hafif bir müzik eşliğinde
denizin küçük dalgalarıyla,
deniz bulanık biraz
malum gökyüzünü sarmış bulutlar
belki bir yağmur da yağar birazdan
ve çatıdan sızacak içime içime
yavaş yavaş…
kafamı kaldırıyorum hafifçe,
üstümde duvar saatlerini görüyorum;
hayli geç olmuş vakit
karşıya bakıyorum,
sıra sıra dağlar görüyorum;
tutsak etmiş bulutları
ve denizi…
ardıma bakıyorum
bir iskele görüyorum,
iskelenin diğer ucunda ben varım;
uzatsam da ellerimi
ellerimden tutanım yok;
biliyorum…