Gezi

Uzay Turizmi: Yakın Gelecekte Herkes İçin Bir Seyahat Seçeneği Olacak mı?

Günümüz dünyasında seyahat sınırlamaları büyük ölçüde ortadan kalkmış durumda. Dünyanın hemen her yerini ziyaret edebilir, hatta gelişen teknoloji sayesinde seyahat ederken bir yandan da mobil cihazlarla BasariBet casino gibi sitelerde eğlenmeye devam edebilirsiniz. Ancak artık gezegenimizin ötesine geçmek ve uzayı ziyaret etmek de mümkün: Uzay turizmi hizmetini sunan birden çok şirket var ve hevesli maceracıları uzayın sınırlarını keşfetmeye davet ediyorlar. Peki, bu seçenek tam olarak nasıl işliyor ve en önemlisi de herkesin kullanabileceği bir şey mi? Aşağıda, bu soruları cevaplamaya çalışacağız.

Uzay Turizmi Aslında Yeni Değil

20. yüzyılda dünya dışına çıkmak hemen herkesin hayaliydi ancak bu devletlere ait uzay ajanslarının tekelinde olan bir işti. Bu ajanslar da, yalnızca özel eğitimli astronotlara bu ayrıcalığı tanıyordu. Ancak 2001 yılında, bu durum değişti. Bütçe açığını kapatmak için nakde ihtiyacı olan Rus uzay ajansı, 60 yaşındaki Amerikalı yatırımcı Dennis Tito’yu Soyuz ile uzay istasyonuna taşımayı kabul etti. Tito, sekiz gün boyunca Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) kaldı ve bu seyahat ona 20 milyon dolara mal oldu.

Daha sonra, bir avuç ultra zengin Tito’nun izinden gitti ve ISS’de konaklama ayrıcalığı için milyonlar harcadı. Ancak 2011 yılında NASA mekik programını durdurdu ve Rusya’da güvenlik gerekçesiyle kendi kozmonotları dışında kimseyi taşımamaya karar verdi. Dolayısıyla, ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, uzay turistlerinin çağı (en azından bir süreliğine) sona erdi. Ne kadar para teklif ederlerse etsinler, koltuklar sıradan insanlara verilemeyecek kadar değerliydi.

Ancak artık uzaya çıkmak için tek seçenek resmi devlet ajansları değildi. Gezegen dışı turizm, yörüngeye çıkma takıntısı olan üç ultra zengin kişinin kişisel tutkularının bir sonucu olarak ortaya çıktı: Branson, Bezos ve Musk. Tito özel uzay uçuşunun mümkün olduğunu kanıtladığında hepsi bunu denemek için yeterli paraya sahipti. Ancak resmi ajanslar bu seçeneği iptal edince, aynı amaçla kendi şirketlerini kurmaya karar verdiler. Yani şu anda uzay turizmi sunan seyahat şirketleri, aslında şu üç adamın uzaya çıkabilmesi için kuruldu:

  • Amazon’un kurucusu ve dünyanın en zengin insanı Jeff Bezos (Blue Origin),
  • Tesla ve X CEO’su Elon Musk (SpaceX),
  • Virgin Group sahibi Richard Branson (Virgin Galactic).

Bu üç kişi, uzaya çıkma konusunda birbirini kıskanıyor gibi de duruyor. Örneğin, Branson uzaya çıkan ilk kişi oldu ancak Bezos büyük bir öfkeyle aslında resmi olarak uzaya çıkmadığını zira gezegenin yüzeyinden 100 kilometre yüksekte yer alan ve dünyanın atmosferini uzaydan ayıran sınır olan Karman hattını geçmediğini söyledi. Yani gerçekte hangisinin ilk olarak uzaya çıkmayı başardığı konusunda halen bir tartışma dönüyor.

Uzay Turizmi Şirketleri Nasıl Çalışıyor?

Bu üç şirketin her biri, uzay seyahati için farklı bir yaklaşım benimsiyor. Virgin Galactic’in gemileri, ticari uçaklar gibi pistlere inip kalkıyor. Blue Origin’in gemileri fırlatma rampalarından fırlatılıyor ve ardından kapsül paraşütle iniş yapıyor. SpaceX ise zaten NASA’nın yüklenicisi konumunda ve astronotları ISS’ye götürüp getiriyor. Musk, nihai hedefinin zengin ve ünlüleri uzaya götürmek değil, ayı ve Mars’ı kolonileştirmek olduğunu söylüyor. Şimdilik hepsinin ortak paydası, uzay yolculuğunu daha uygun fiyatlı hale getirmeye çalışmak.

Bu bakımdan SpaceX en ümit veren şirket gibi duruyor. Şirket, NASA dahil kurumsal müşterileri için fırlatma maliyetlerini yaklaşık yüzde 25 oranında azalttı ve fırlatma başına 10 ila 20 milyon dolar tasarruf sağladı. Bunu yeniden kullanılabilir roketler sayesinde yaptı: Musk, SpaceX’in Falcon 9 roketinin 100 kez yeniden kullanılabileceğini iddia ediyor. Roketleri yeniden kullanmanın, her SpaceX uçuşunun maliyetini 2 milyon dolara düşüreceğini iddia ediyor. Henüz tamamlanmamış SpaceX Starship’e yolculuk başına 100 yolcu almayı planlıyor, bu da bilet ücretlerinin 20.000 $ gibi nispeten düşük olacağı anlamına gelebilir.

Nispeten düşük diyoruz zira diğer şirketlerde fiyatlar çok ama çok yüksek. Virgin Galactic, tek bir bileti yaklaşık yarım milyon dolara satıyor. Ancak yeni gemilerin tasarımı ve üretimi için yılda 100 milyon dolardan fazla para harcıyor, yani gelecekte daha büyük bir filoyla daha fazla uçuş planlayabilir ve fiyatları düşürebilir. Blue Origin bilet fiyatı ise kişi başı 1 milyon dolar civarında, ancak Bezos sizi davet etmişse hiç para ödemiyorsunuz. Bununla birlikte, yakın gelecekte bilet fiyatının 200.000 dolara düşeceğini iddia ediyorlar.

Analistler, ilk uzay turistlerinin kişisel net serveti 5 milyon doların üzerinde olan kişiler olacağını düşünüyor, yani yaklaşık 2 milyon potansiyel müşteri bulunuyor. Her halükârda, oldukça uzun bir süre boyunca uzay turizmi yalnızca %1 olarak tabir edilen grubun bir ayrıcalığı olacağa benziyor: “Sıradan” seyyahların uzaya çıkabilmesi belki de ancak birkaç nesil sonra mümkün olacak.

Uzay Turizminin Geleceği

Bazı kişiler, gezegenimiz yoksulluk ve iklim değişikliğiyle boğuşurken, uzay turistlerini bu yolculuklara milyonlarca dolar harcadıkları için suçluyor. Sarayda yaşayan ve özel jetlerle uçan Prens William bile uzay turizmini küçümseyerek zenginlerin bu dünyayı onarmaya odaklanması gerektiğini söylüyor. Yani uzay turizmine karşı ciddi eleştiriler söz konusu ve bu sektörün geleceğinin ne olacağı henüz belli değil: Herkese açık bir seyahat seçeneği olmadan önce yok olup gidebilir.

Elon Musk, bir küresel felaket durumunda insanlığı kurtaracağını söyleyerek uzay turizmini savunuyor. Ancak bizzat SpaceX’in faaliyetleri bir küresel felakete katkıda bulunuyor gibi duruyor: Uzay gemileri üst atmosfere ulaşmak için sıvı hidrojen, sıvı oksijen, kerosen ve karbon bazlı yakıtlar dahil olmak üzere çeşitli kimyasallar yakıyor ve çok sayıda kirletici madde yayıyor. Ek olarak, bu gemiler dünya atmosferinin daha yüksek katmanlarına (stratosfer ve mezosfer) emisyon yayılmasına neden oluyor ve bu da ozon tabakasını aşındırıyor.

Şimdilik uzaya yapılan yolculukların sayısı o kadar az ki, bu tür emisyonlar göz ardı edilebilecek düzeyde. Örneğin, 2021 yılı boyunca dünya çapındaki fırlatma sayısı bir saat içinde havalanan uçak sayısından daha azdı. Ancak çoğaldıkları zaman bu durum değişecek ve her uçuş normal uçaklara kıyasla çok daha fazla emisyona neden olacak. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli, küresel çapta doğal afetleri, iklim mültecileri krizini ve doğal ekosistemlerin geniş çaplı tahribatını önlemek için CO2 emisyonlarını yüzde 45 oranında düşürmemiz gerektiğini söylüyor. Uzay uçuşları ise bunun tam tersini yapacak.

Ancak tam tersini savunanlar da var. Örneğin, güneş panellerinde kullanılan ve temiz enerji üreten teknoloji olan fotovoltaik hücreler, bulut bilişim, GPS ve diğer birçok teknolojik yenilik NASA araştırmaları sayesinde ortaya çıktı. Özel şirketlerin uzay turizmine yönelik Ar-Ge araştırmaları da benzer bir teknoloji sıçramasına neden olabilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.