Düşünce

Anma Töreni ve Programları Üzerine

Ülkemizde en fazla düzenlenen etkinlikler anma törenleri ve anma programlarıdır. Ülkemiz tarihine yön veren ya da ülkemizdeki bir kesimi temsil eden kişiler, öldüklerinden sonra anılır ve gerek kişilikleri gerekse faaliyetleri ile anılırlar. Bu anma merasimleri, bir devlet geleneği ve klasiği haline gelmiştir. Atatürk’ün anma, İstanbul’un fethini anma, Necmettin Erbakan’ı anma vesaire vesaire. 

Fakat hep anıyoruz. Bu elbette güzel bir şey. Elbette ki bizim için önemli olan kişi veya olayların gelecek kuşaklar için de önemli olabilmesi için ve hatta bir kültürün taşıyıcılığını üstlenme konusunda bu daha da önemlidir. Ancak bir husus var. Kimi veya hangi olayı andığımızda ders çıkarıyoruz? 

Örneğin her 10 Kasım’da Atatürk’ü anarken neler hissediyoruz? Kendimizi kendisine borçlu hissediyor muyuz? Minnet duyuyor muyuz? Pek ala bu sorulara evet diyebiliriz. Fakat ne yapıyoruz? Hissetmek ve anmak kolay; her gün de anabiliriz veya her gün de aynı hislerle dolup taşabiliriz ama icraata geçmeyen her şeyde olduğu gibi bu da havada kalacaktır. 

İstediğimiz kadar analım, istediğimiz kadar etkinlik düzenleyelim o andığımız insanların yaptıklarını yapacak gücü kendimizde bulamadığımız zaman bu ayinlerimizin hepsi boşunadır. 

Çanakkale’yi iyi anlamak gerekir. Zira orada bir ruh ve her şeyden önemlisi bir mesaj vardır. Yoksa Çanakkale, her lisenin veya ilkokulun “etkinlik” olsun diye düzenlediği gezilerden değildir. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.