İnkılap Tarihi

Atatürk’ün Dış Politikadaki Temel İlkeleri

Atatürk’ün dış politikada temel ilkeleri nelerdir? Bu yazımızda kısaca Atatürk’ün dış politikadaki temel ilkelerinden söz edeceğiz.

1-) Gerçekçilik 

Atatürk’ün ilk bahsedebileceğimiz dış politikası, gerçekçiliktir. Ayrıntısına bakacak olursak. Atatürk’ün dış politikası gerçekçidir. Hayale ya da hayal ürününe dayanmaz. Maceracılıktan uzak durmayı hedefler. Bununla birlikte ise, milli çıkarları gerçekleştirmede kararlı olmayı amaç edinmiştir. Atatürk’ün gerçeklik anlayışı kendi deyişiyle şöyledir:

“Büyük ve hayalî şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, garazını, kinini, bu memleketin ve milletin üzerine çektik… Biz böyle, yapmadığımız ve yapamadığımız kavramlar üzerinde koşarak düşmanlarımızın sayısını ve üzerimize olan baskılarını artırmaktan ise doğal duruma, geçerli duruma dönelim; haddimizi bilelim.”

2) Bağımsızlık 

Bu ilke ile, diğer ülkelerle olan ilişkilerde genç Cumhuriyetin bağımsızlığının korumasına özen gösterilmesini hedeflemiştir. Mustafa Kemal için Genç Cumhuriyet’in en önemli ilkesi bağımsızlık olmuştu. Bu bağımsızlık siyasi, iktisadi, mali, askeri ve kültürel açıdan açısından son derece önemli bir bağımsızlıktı ve bundan ödün verilemezdi. Atatürk’ün bu konu hakkındaki yorumu ise şu şekildedir; 

“Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasiyle bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir.”

3) Barışçılık 

Atatürk dönemi dış politikasının başka bir özelliği ise barış esas alınmasıdır. Buna en önemli örneğini ise biz Milli Mücadele yılları olarak verebiliriz. Savaş esnasında ise barışa son derece önem verilmiş ve barışın sağlanması için her türlü çaba sürdürülmüştür. 

Mustafa Kemal bir asker olarak buna şu gözle bakmaktadır; 

“Ben harpçi olamam. Çünkü harbin acıklı hallerini herkesten iyi bilirim” demiştir. 

Yine; 

“Harp zaruri ve hayati olmalı. Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça, harp bir cinayettir.”  “Yurtta sulh cihanda sulh” anlayışıyla Mustafa Kemal batışçılığı her fırsatta dile getirmiştir. Atatürk döneminde dış politika, barışçılık ilkesi gereği son derece uyumlu, saldırgan olmayan bir tutum sergilemiştir. 

4) Güvenlik Politikası ve İttifak Sistemi 

Genç Cumhuriyetin kendini koruyabilmesi ve gerekli güvenlik önlemlerini alabilecek seviyeye gelmesine son derece önem veren Mustafa Kemal, Türk milletinin kendi gücüne dayalı askeri ve ekonomik gücünün kuvvetli olabileceği yeni ve sağlam esaslara dayandırmayı amaçlıyordu. Ülkenin kendini savunmaya ve yönetmeye gücü ve iradesine gücü ve iradesinin olması gerektiğini savunan Atatürk;

“Bugün vardığımız barışın ebedî barış olacağına inanmak safilik olur. Bu o kadar önemli bir gerçektir ki, ondan bir an bile gaflet, milletin hayatını tehlikeye sokar. Şüphesiz, hukukumuza, şeref ve haysiyetimize saygı gösterildikçe, mukabil saygıda asla kusur etmeyeceğiz. Fakat, ne çare ki, zayıf olanların hukukuna saygının noksan olduğunu veya hiç saygı gösterilmediğini çok acı tecrübelerle öğrendik. Onun için, her türlü ihtimallerin gerektireceği hazırlıkları yapmakta asla gecikmeyeceğiz.”

5) Batıcılık 

Batıcılık ilkesinin temelinde ise Türkiye’yi çağdaşlaştırma yolunu takip etmek vardır. Yeni Türkiye’yi gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarma ve onun ötesine taşıma amaçlanmıştır. 

6) Akılcılık 

Bu ilke doğrultusunda, devlet uluslararası hukuka bağlı kalmıştır. Atatürk dış politikada ideolojik doğmalara, önyargı saplantılara değil, aklı ve bilimi esas alan bir çizgi üzerine oturtmaya özen göstermiştir. Atatürk siyasal, toplumsal, ekonomik yönden akılcılığa son derece önem vermiş ve bu yönde farklı ülkelerle iletişime geçmiştir.

Kaynak: Atatürk ve Türk İnkılap Tarihi/ Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyeleri 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.