BiyografiÇağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Cemal Abdül Nasır Kimdir?

Cemal Abdülnasır, 15 Ocak 1918’de babasının posta memuru olarak çalıştığı İskenderiye’nin yoksul bir mahallesinde dünyaya geldi. İsmi, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında Şam valiliği yapmış olan İttihat ve Terakki partisinin ileri gelen isimlerinden Cemal Paşa’ya ithafen konulmuştur. Orta öğrenimini Kahire’de amcasının yanında tamamladı.

Mısır ordusunda İngiliz karşıtı Arap milliyetçisi fikirleri ile öne çıktı. 1949’da Hür Subaylar Komitesi’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. 1951’de yarbaylığa yükseldi. Hür Subaylar Örgütü, Orgeneral Muhammet Necip’in liderliğinde. 23 Haziran 1952’de kansız bir darbeyle yönetime el koyarak cumhuriyeti ilan etti.

Cemal Abdülnasır, kısa bir süre sonra arkadaşı General Necip’i saf dışı bırakarak Mısır Cumhurbaşkanı oldu. Sosyalist görüşlerinin yanında ciddi bir Arap milliyetçisi olan Nasır, tüm diğer siyasi partileri kapattı ve kendisine muhalif tüm Müslüman Kardeşleri sindirerek meşruiyetini sağlamlaştırdı. Aralarında Fi Zilal-il Kur’an eserinin yazarı olan ünlü İslam alimi ve fakihi Seyyit Kutup ve İslam Ceza Hukuku yazarı Abdülkadir Udeh gibi isimlerin de bulunduğu birçok alimi idam ettirdi.

1955’te Bandung Konferansına katılarak Yugoslavya Devlet Başkanı Josip Tito ve Hindistan Başbakanı Jawaharlal Nehru ile çok kısa bir süre sonra Bağlantısızlar Hareketi’nin kurucu isimlerinden  biri oldu.

Cemal Abdülnasır, Aswan Barajı’nın yapımı için İngiltere ve ABD’ye başvurmuş, Mısır’ın komünist Çekoslovakya ile silah ticaretine girişmesi sonucu ABD ve İngiltere, Mısır’a söz konusu desteğini çekmiş, bunun üzerine Nasır Süveyş Kanalı’nı millileştirdiğini açıklamıştı. (26 Temmuz 1956)

Mısır birliklerinin Yemen’deki iç savaşta (1962-1967) cumhuriyetçilerin yanında çarpışmasıyla ABD ile ilişkileri gerginleşti. Milliyetçi cereyan sayesinde büyük bir popülariteye kavuşan Abdülnasır, halkın temsil edilebildiği demokratik bir siyasi yapı oluşturamadı.

Nasır döneminde parlemento özgür bir tartışma ortamından ziyade yürütmenin kontrolünde bir aygıt oldu ve meşruiyet siyasal temellerden ziyade kendi kişisel karizmasına dayandı. İsrail’e ve Batı dünyasına diklenmesi sayesinde bir Arap kahramanı haline gelen Abdülnasır, Bandung Konferansı’na (1955) katılarak Yugoslavya devlet başkanı Josip Tito ve Hindistan başbakanı Jawaharlal Nehru ile birlikte Batı ve Doğu bloklarına alternatif üçüncü dünyacı Bağlantısızlar Hareketi’nin önderleri arasında yer aldı. Başlarda daha ılımlı bir dış politika izleyen Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmeye çalışması sonrasında 1956 yılında Süveyş Krizi patlak verdi. İsrail, İngiltere Fransa ittifakına karşı Sovyet desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı.

Süveyş Kanalı’nın denetimi altına aldı ve Arap dünyasındaki kahraman imajını perçinledi.

Sosyalist eğitimli politikaları nedeniyle kendi burjuvazisi ile ters düşen Nasır’ın modernleşmeci, millici ancak otoriter rejimi, Batı’nın kendisini hedef alan politikaları sonucu zayıflamaya başladı.

Silahlanmaya geniş kaynaklar ayırması, işsizlik ve ekonomik sorunların giderek artması ve İslami gruplarla çatışması da kendisini yıprattı.

Haziran 1967 yılındaki Altın Gün Savaşı’nda İsrail karşısında büyük bir yenilgi alan Nasır’ın efsanevi karizması büyük yara aldı.

Mısır Genel Kurmay Başkanı Abdülhakim Amr intihar etti. 28 Eylül 1970’te ani bir kalp krizi ile öldü. Nasır’ın ölümünden sonra Arap dünyasındaki Seküler-Sol Arap Milliyetçiliği fikri hiçbir zaman eski gücüne kavuşamadı. Nasır’ın ölümünden sonra yerine yardımcısı Enver Sedat geçti. Enver Sedat, Nasır’ın Sovyet yanlısı politikalarından uzaklaşarak; ABD yanlısı bir politikayı devreye soktu. 1973’te İsrail işe barış anlaşması imzaladı. 6 Ekim 1981’de öldürüldü, yerine Hüsnü Mübarek geçti. Mübarek, Arap Baharı sürecinde çıkan olaylar sonucu 11 Şubat 2011’de iktidarı bırakmak zorunda kalana kadar; Enver Sedat’ın politikalarına genel hatları ile paralel bir siyaset izledi.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.