Cuma Tebriği
Hayatı -2.75 miyop gören birisi için sabah kar yağıyorsa ilk işi kara bakmak değil gözlüğünü aramak olur.
Şurada ne var diye sorduklarında ilk iş oraya bakmak değil, onun işi -gözlüğüm nerede diye çığırmaktan başka bir şey değildir.
Her abdestte gözlük çıkar, sonra nereye koyduğunu unut. Çıkar, sil, kurula. Dışarısı soğuk, sıcak eve geliyorsun, her yer karanlık. Çıkar, sil, kurula.
Yağmur yağsın kafanı gökyüzüne kaldırmak yerine gözlüğünü çıkarıp etrafa kör gözlerle bak. Çıkar, sil, kurula.
Ya gözlüğünü bir çıkarsana, bakalım bana nasıl olacak!
Yakıştı değil mi?
-çok
kaç senedir kullanıyorsun?
-az da değilmiş -ama sana yakışıyor
Aslında ben de çok heves ediyorum gözlüğe. Hem insana güzel bir hava katıyor, çalışkan gözüküyorsun.
Rengi de güzel. Ne kadar ya? Çok pahalı mı bunlar?
Sigorta ne kadarını karşılıyor?
Çok da değilmiş. Annen falan da kullanıyor mu?
Doğru genetik oluyor bu illet.
Bu ezberlenmiş sözler bugünün konusu değil elbette.
Asıl mesele dünyayı bulanık gören gözlüksüz insanların, gözlüklülere özenmesi.
Gözlüklülerin de özeneceği kim var canım şu dünyada onlarda dünyaya gözleri kısık bakmaktan başka bir şey yapmıyorlar.
Eğer gözleri kısmak ışınlarını azaltıyorsa o zaman güneşin de fazlası zarar deyip, doğru orantı yapsak nasıl olur?
“gözleriniz dünyaya kısık”
“gözleriniz dünyaya kısık”
“gözleriniz dünyaya kısık”
“gözleriniz dünyaya kısık”
“gözleriniz dünyaya kısık”
“gözleriniz dünyaya kısık”
Tam burada kafamda aşti’deki ‘buraya bakarlar afişlerindeki bir göz, özenle çizilmiş bir kara kaş dönüp duruyor, dönüp duruyor ve gözümün önüne geliyor.
İç karışıklığımı kısıp devam edeyim,
“Gözleriniz dünyaya kısık”
Bugün günlerden Cuma olunca bu söz daha anlamlı hala geliyor değil mi?
İsmet Özel,
“bilmezdim neden bazı saatler alaturka vakitlere ayarlı” sözünü,
cumanın neden cuma gününe denk geldiğini, neden akşam değil de öğlen kılındığını, camilerin neden evin uzağında olduğunu düşünerek söylemiş olsa gerek. Yoksa ben şiiri yanlış anladım, ya da kafamda deveran eden şeyleri şiirin bu kısmında bulmanın mutluluğunu yaşayarak, kendimi geçiştirdim.
•••
Hangi dünyaya gözlerimiz kısık?
‘selam ve dua ile’ diye biten mesajlar gerçekten selam ve dua ile mi bitiyor?
Gerçekten tam olarak tanımadığın akrabana selam ve dua ediyor musun?
Hadi bu yalanı uydurdun diyelim.
Bunu toplu mesaj grubuyla göndermek biraz ağır olmuyor mu?
Hiçleştirmek,
Önemsizleştirmek..
Bir şeyleri -leştirmekle geçen ömür işte…
Bu benim-senin, içinde bulunduğumuz düzen dimi.
Görsen bir selamı eksik edeceğin insanlara selam ve dua diye biten mesajlar atıyorsun.
Ama asla,
iyi misin?
Neyin var?
Yardımcı olacağım bir şey var mı?
Üzgün görünüyorsun.
Yardımcı olabilirim.
Bir oturup konuşalım.
Seni sevdiğimi bilmelisin..
Gibi sözleri selam ve dua ile göndermiyoruz.
..
Hayatın olanca hızıyla toplu mesajlara bir kopyala yapıştır yapmak daha kolay geliyor çünkü.
Kısık olan gözlerle dünyaya bakmak bazen gözlüğü silmekten daha kolay geliyor.
Onlarca farklı renk, farklı bakış, duruş, suret varken gözlerimizi kısmayı tercih ediyoruz.
Cuma gününde hatırladığımız akrabalarımız, dostlarımızı ziyaret edip, aramak yerine, toplu mesaj listelerine sığdırıyoruz.
Tabi şimdi kendilerine has bir dil oluşturmuş olan çağın geç kalmış gençleri bir hafta mesaj gelmeyince ‘bu hafta cuma mesajı atmadın’ diye hesap soruyor.
Her hafta atıp cevap almadığı cuma mesajlarını artık atmamaya başlıyor.
-zaten cevap vermiyor canım ne gerek var.
Hiç yoktan iyidir diyerek biz yine kendimizi en kötüsü ile kıyaslayalım.
En azından cumadan cumaya aklına geldiğimiz için şükredelim ve bayramda iadeyi ziyaret hasebiyle biz de onları toplu mesaj listelerine ekleyelim.
Ya da çıkar, sil, kurula..
Diğerlerine de hal hatır sormak kalsın.
Selam ve dua ile..