Değişim Sosyolojisi Bağlamında Aile Kurumu Değerlendirmesi
Aile Kurumu
İlk insanın varlığından beri sürekli bir değişim, gelişim, gerileme ve eylemde bulunma hali mevcut olup, insanlar bir arada yaşarken yaşamın kaçınılmaz parçası olan bağlamın, kültürün, siyasetin, ekonominin, mevsimlerin değişimi de gerçekleşmektedir. Tüm bu değişimler insanlığı da etkilemiş ve farklılaşmasına, değişime uğramasına yol açmıştır. Bu durumdan pek tabii şekilde toplumun temel yapı taşlarından olan aile de nasibini almıştır. TDK’ye göre aile “Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik” olarak tanımlanmıştır. Belli bir fedakarlık ve ilgiye dayanan aile kurumu kan ve soy bağına da dayanmaktadır. Aile oluşumu ve aile içerisindeki bağlar dönemsel, çevresel, kültürel, ekonomik veya küresel vb. nedenlerle değişime uğrayarak statik değil dinamik olduğunu göstermiştir.
İnsanlık tarihinde gerek mikro gerek makro düzeyli değişimler ile birlikte aile kurumu da vadesi, hızı, büyüklüğüne göre değişimlere uğramıştır. Örneğin zamanla içerisinde gerçekleşen üretim biçimlerinden kaynaklı değişimler yaşanmıştır. Genel olarak aile kurumundaki değişiklikleri ödevimiz kapsamında üretim biçimlerindeki değişikliklerden kaynaklı olanlar değerlendirecek, etkileri hakkında çıkarımda bulunulacaktır.
Avcı ve Toplayıcı Toplumda Aile
Bu evre de insanların duygusal bağlılık ve içtenlikten değil de üreme amaçlı evlendikleri görülmektedir. Bireysel seçimlerin az görüldüğü ve hemen dağılabilen bir aile yapısına sahiptir. Avcı ve toplayıcı toplumlar da kadınların pozisyonu daha önemli görülmüş çünkü gerek üreme de gerekse de üretimde etkilerinden dolayı böyle bakılmıştır. İnsanlar bu dönemde topluluklar halinde yaşamış fakat büyük topluluklardan ziyade küçük küçük topluluklar halinde bir arada olmuşlardır. Geniş aile tipleri görülmüştür. Küçük toplulukların göçebe olarak yaşadıkları gözlemlenmiştir. Geçimlerini hayvanları avlayarak, meyve ve sebzeler toplayarak geçiren topluluk kadın ve erkek arasındaki fiziksel farklılıklara göre iş bölümünü gerçekleştirmiştir. Toplulukta belli bir birlikteliğin ve bağımlılığın olduğu görülmektedir. İşten kazanılan hasılat topluluğa eşit şekilde dağıtılmakta, kazanç her zaman herkese verilmekte var olanın yok olana paylaştığı görülmektedir. Yani avcı ve toplayıcı toplumlarda ortak mülkiyet anlayışının olduğu görülmüş, bu anlayış topluluğun birbirini kollaması ve kenetlenmesini sağlamıştır. Üretimi toprağa dayanan topluluk zaman içerisinde toprağa daha fazla vakıf olmuş ve yavaş yavaş göçebe hayattan yerleşik hayata geçmiştir.
Tarım Toplumunda Aile
Tarım toplumu evresinde üretim araçlarının geliştiği ve avcı toplayıcı toplumda üretimde kadınların etkinliğinin tarım toplumundaki araçların emek ve güç gerektirmesinden kaynaklı kadınlardan erkeklere geçmiştir. Bu temeller de ataerkil toplumun zeminini oluşturmuştur. Bu evre de nüfusun arttığı, savaşların arttığı ve savaşlardan sonra stratejilerin değiştiği gözlemlenmiştir. Özel mülkiyet ve kölelik artmıştır böylece toplumda üretim araçlarına sahip olanlar ve üretim araçlarına sahip olmayanlar şekilde bir ayrım yapılmıştır. Bu ayrımla birlikte güçlü olan kesim kendi hakları için çabalamış ve devlet ortaya çıkmıştır. Devlet egemen sınıf olan mülkiyete sahip kişileri üstün tutmuş bu yönde atılımlar yapmıştır. Bu değişen yapı ile aile, ekonomi, siyasi, toplumsal düzende değişiklikler oluşmuştur.
Sanayi Toplumunda Aile
Sermaye biriktirenlerin artması, 16. ve 17. Yüzyıllarda coğrafi keşifler de bulunan ülkelerdeki zenginlikler, bu zenginliklerin Avrupa ülkelerine verilmesi devam eden sermayeye bağlı tarım gücünden ticarete doğru gitmesine yol açmıştır. 19. Yüzyılda sanayi devrimi ile birlikte kapitalist düzen tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Değişen bu düzen ise aileler arasında bireyselleşmeye ve ataerkil düzenin kuvvetlenmesine neden olmuştur. Erkek çalışıp eve para getiren güç ve söz sahibi bir konuma sahip iken kadın evde kocasına ve çocuklarına hizmet eden bir konumdadır. Tabi bu durum elinde sermayesi olan aileler için geçerlidir. Bir de işçi sınıfı mevcuttur. Bu sınıfta ise düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda olmalarından ötürü yalnızca erkeğin değil kadının da, tüm aile fertlerinin çalışmasını zorunlu kılmıştır. Böyle bir ortamdaki aile ise aile kavramındaki birlik, beraberlik ilkesinden ziyade geçim derdinden dolayı neredeyse birbirini göremeyen sürekli çalışan bir yapıya sahip olduklarından günü kurtarabilme telaşında olmuşlardır. Sanayi toplumunda işçi sınıfının ezilen, görülmeyen, daha fazla emek harcayıp fakat daha az para kazanan bir durumda oldukları görülmektedir. Çekirdek aile yapısı daha fazla görülmeye başlamış ve aile içerisinde duygusal bağların eskiye varanla daha fazla öne çıktığı gözlemlenmiştir.
Sanayi Sonrası Toplumda Aile
Sanayi sonrası toplumlarda hızlı teknolojik gelişmeler yaşanmış, buna bağlı olarak hizmet sektörü ve üretimde ciddi değişimler yaşanmıştır. Bilginin ve teknolojinin önemi artmıştır. Sanayi toplumunda olan iş hayatı ve üretimdeki güç ve emek temelli yapı yerini daha çok zihinsel güce bırakmıştır. Böylece çalışma hayatında kadınlar da artmaya başlamış ve ataerkil düzen çözülmeye başlamıştır. Böylece aile içerisindeki iş bölünmeleri, roller de değişmiştir. Bireyselleşme artmış, ailesi üzerine eğilen ve çocuklarının yetiştirilmesi üzerine düşen bir yapı gözlemlenmiştir. Değişen düzenle birlikte aileler üretici konumdan tüketici konumuna geçmiştir. Sosyalleşmeye önem verilmiş ve boşanmalar artmakla birlikte ailede çözünmeler oluşmaya başlamıştır.
Değişim Sosyolojisi Bağlamında Aile Kurumu Değerlendirmesi
Yukarıda ele aldığımız büyük değişimlerin aile kurumuna etkilerini ele aldık. Büyük değişimler toplumun bütününü etkiler ve toplumda dönüşüme neden olur. Aile kurumundaki değişimler meydana gelirken değişimin vadesi, hızı, yönü ve içeriğinin de değiştiği aşikardır. Bu değişmede kültürel, fiziksel çevre, demografik ve teknolojik faktörlerin etkili olduğu görülmektedir. Aile kurumunu etkileyen önemli etkenler arasında coğrafi keşifler, aydınlanma, endüstri devrimi sanayi devrimi ve modernitenin ciddi etkileri görülmektedir. Üretim biçimlerindeki değişimlerin de bu akım ve devrimler de etkili olduğu görülmüş, üretim biçimlerinin ise bizzat aile kurumunu etkilediği görülmektedir.
Toplumdaki tüm kurumların yekvücut çalıştıkları, birinde gerçekleşen değişim ve dönüşümü diğer kurumları da etkilediği açık bir şekilde gözlemlenmektedir. Özellikle sanayi toplumu ile kendini gösteren kapitalist düzenin aile kurumuna köklü etkileri olmuştur. Zaman içerisinde gerçekleşen ve toplumun kaçınılmaz bir parçası olan bu değişimler toplumda gerek aileler arasında gerekse aile içerisindeki bireyler arasında değişimlerin, çözülmelere yol açtığı görülmektedir.
- Araştırma; editörlüğünü Nurşen Adak’ın yaptığı Değişen Toplumda Değişen Aile kitabı, İshak Aydemir’in Türkiye’nin Toplumsal Yapısı ders notları ve Ejder Çelik’in Değişim Sosyolojisi ders notlarından yararlanarak hazırlandı.