Gel Otur
Gel otur…
Gitme hemen, öyle
Gitmek, mutluluk vermiyor
Sevmediysen bile…
Gel, otur şöyle!
Konuşalım öyle herhangi bir şeyden
Konuştuklarımızı bir çerçeve içine
Sıkıştırmak gibi bir çabamız olmasın…
Sonra oturup
Saçmalıklarımıza gülelim seninle..
Kırmızı benekli kutup ayılarını,
Yahut evinin varendasında oturmuş
Kahvesini yudumlayan bir kaplumbağayı konuşalım..
Hiç tanımadığımız insanlardan söz edelim
Oturup kahvaltımızı edelim
Sen çayını yudumlayadur;
Gazetede okuduğumuz bir habere sıkılsın canımız.
Öyle deme, bak!
İnsanın canının sıkılması da
Güzel bir şeydir bazen…
İnsan kalan yanlarımızı hatırlatır bize…
Endişe duymak sevdiğin biri için
Ve can sıkıntısı..
Elbetteki güzeldir sevmek gibi…
Sevmek korkmayı gerektirir sevgilim!
Kaybetmekten korkmalı insan
Elbet bir gün kaybedecek olsa bile..
Bütün günlere yakın
Gecelerce müstehcen
Ve yalanlara gebe
“Nasılsın”lara verecek “iyiyim”lerim tükendi…
Gitme!
“N’olur gel,
Ay karanlık” diyen
Bir şairin haykırışları var dudaklarımda
Bir ananın feryadı var
Ağıtlar yakıyor…
Başka ses tonlarında haykırıyor,
Kelimelerim…
Binlerce şiir yazılmış olmalı,
sana dair
Yüzlercesini ben okudum
Dönüp teşekkür etmek istedim
Sayısını bile unuttuğum
Sayısız şairle tanıştım
Hepsi de bana ait,
megafonlarmış gibi;
Kimi yalnızlığından,
Kimi özlediğinden,
Kimi de sevdiğinden…