Halkla İlişkiler

Halkın Nefretini Kazanmak

Toplumlarda, yönetim kademelerinde ya da işletme veya kurumlarda bir aşama var ki en kaçınılan ve en istenmeyen bir durum: Halkın nefretini kazanmak.

Bir marka veya kurum, kişi ya da devlet halkın nefretini kazanırsa bunu tersine çevirmek için onlarca Halkla İlişkiler kampanyası ya da algı operasyonu yapsa dahi düzenlemeyecek bir noktaya gelir. Marka, kurum ya da siyasinin temelindeki argüman insandır yani halk. İntiba bakımından iyi bir konumda olan marka, kurum ya da siyasilerin gözettiği en önemli şey itibar ve halk nazarında saygınlıktır.

Bir marka ne için var sorusunun yanıtı oldukça basittir: Halkın ihtiyaçlarını karşılamak. Halkın ihtiyaçlarını karşılayamayan bir marka ya da kuruluş en sonunda yok olup gider. Bu esnada halkın nefretini kazanmak ise ayrı bir boyut, çok ekstrem bir seviyedir. Bir marka ancak kasıtlı ya da bilinçli bir şekilde ve yahut da üst üste gelen şanssızlıklarla bunu başarabilir.

* Ürünün veya hizmetin yetersiz ve kalitesiz oluşu, tek başına halkın nefretini kazanmak için yeterli değildir.
* Marka veya hizmetin başında bulunan kişilerin şahsi yollarla giriştikleri tüm işler nefreti kazanmakta önemli bir aşamadır.
* Siyasi ya da her türden ideolojik çalışmalar bir kurum ya da markanın kimliğinde ciddi derecede hasar oluşmasına sebep olur.
* Kurumlar ya da markalar müşterilerinden çok ürününü ya da hizmetini düşünürse nefret iyice körüklenir.
* Sağlanan servisler ve ikinci hizmet olarak değerlendirebileceğimiz geri dönüşe dayalı hizmetlerdeki aksaklık nefretin oluşmasında önemli rol oynar.

Halkın nefretini kazanmayı hiç şüphesiz hiçbir kurum, hiçbir marka veya hiçbir siyasi kazanmak istemez. Düşünün fırıncının una ya da buğdaya küsmesini. Küsebilir mi? Elbette ki hayır. Örneğin Türkiye’deki şirketler içerisinden bir marka verelim ve bu marka ya da kurum ülkenin çoğunluğunun nefretini kazanmış olsun. Hemen aklıma gelen ilk örneği veriyorum: Metro Turizm.

Tam anlamıyla skandallar kurumu olan Metro, geçen aylarda patlak veren ‘muavin’ skandalı, kalite düşüklüğü ve hizmet eksikliği gibi konular bakımından eminim ki tüm ülke için nefret boyutlarına ulaşmış hatta nefret boyutlarını aşmış bir kuruluştur. Halkın nefretini kazanmış bir kurumun ilerlemesi pek de mümkün değildir. Fakat ben Metro Turizm tahtının sallansa da yıkılmayacağı kanaatindeyim. Bunun sebeblerini ise bir sonraki yazılarımda paylaşacağım.

Hoşçakalın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.