Ortadoğu’da Kabilelerin Önemi
Arap devlet gelenekleri ve halkı için oldukça önemli kavramlardan olan kabile kültürü gerek İslamiyet’ten önce gerekse İslamiyet’ten sonra varlığı sürdürmüştür. Arapça ‘kabl’ yani önüne-karşısına almak kökünden türemiş ve belirli bir nesebe bağlı kan bağı birliği anlamını taşıyan kabile, varlığını Arap dünyasında uzun süre korumuştur. Himaye, savunma, talep etme ve ortak taleplerin ve sosyal faaliyetlerin karşılık bulduğu kabileler toplumun oluşmasında ve devamında önemlidir. Gerek sosyal faaliyetler gerek kişisel çıkarların korunması için halkın vazgeçilmez bir parçası olmuş ve yaşamının ana dinamiklerini oluşturmuştur. Hz. Peygamber sonrası Arap dünyasının en önemli yaşam biçimi olan kabile sistemi varlığını devam ettirmiştir. Fakat Asabiyete bağlı üstünlük ve herhangi bir adaletsizliğe karşı gerekli önemler alınmış, Hz. Peygamber Müslümanlar arasındaki ayrıma neden olacak herhangi bir şeye müsaade etmeyerek ırkçılığı ve soy üstünlüğünü men etmiştir. Sonraki süreçlerde devam eden 4 Halife ve ardından oluşan İslam Devletlerinde varlıklarını devam ettiren, kabile/ aşiretler bu bağlamda tamamen etkin olmasa da varlıklarını büyük ölçüde sürdürmüştür. Arap coğrafyası içerisinde pek çok büyük İmparatorluğun himayesi altında kalan aşiretlere herhangi bir ayrıcalıklı faaliyete girişmediği taktirde yaşam alanı sunulmuştur.
Bugüne gelindiğinde Arap Yarımadası ve Ortadoğu için önemli bir unsur olan kabileler tamamen devlet yönetimine olmasa da azınlık olarak bölgesel stratejilerde ön plandadırlar. Örneğin Suriye’de Baas rejiminin giderek bir aşiret rejimine dönüşmesi sürecinde oldukça etkinliklerini sürdürmüşler, Yemen belirli bölgelerinde varlıklarını devam ettirmişlerdir. Yine bölgenin emperyalist güçlerden arınmasında ve kendi ekonomik bağımsızlığını kazanmasında aşiretlere düşünüldüğünden çok daha fazla iş düşmektedir.