Siyaset

Uluslararası İlişkilerde Eleştirel Teori

Eleştirel teori, 1980’liyılların başında uluslararası ilişkiler tartışmaları arasına girmiştir. Eleştirel teorinin Uluslararası İlişkiler gündemine girmesinde, o dönemde yaygın olan ”paradigmalar arası tartışma” önemli olmuştur. Paradigmalar arası tartışma, realizm, plüarizm ve yapısalcılık teorilerini Uluslararası İlişkiler’de birbiriyle rekabet içinde olan ve üç ayrı paradigma olarak belirlemiştir. Marksist teoriden etkilenen ”bağımlılık teorileri” ve ”dünya sistem teorisi” gibi yapısalcı yaklaşımlar sadece devletler arası ilişkilerin değil aynı zamanda sosyo-ekonomik ilişkilerin de öneminin altını çizmiştir. Neo-realizmin yapısalcı determinizmi, devletler sistemine statükocu yaklaşımı, sistem değişimini açıklayamaması gibi hususlarda yapısalcı görüşlerin ana akıma yönelttiği eleştirilerle bir araya gelerek eleştirel  teorinin temelini hazırlamıştır.

Genel olarak Uluslararası İlişkiler’deki eleştirel teorinin iki ayrı araştırma geleneğinden kaynaklandığını ifade etmek mümkündür. Bunlardan birincisi Frankurt Okulu ve özellikle Habermas’ın görüşlerinden yola çıkan eleştirel okuldur. İkincisi ise İtalyan Marksist düşünür Antonio Gramsci (1897-1937)’nin görüşlerini geliştirerek Uluslararası İlişkiler’e uygulayan eleştirel teoridir.

Birinci yaklaşımın Uluslararası İlişkiler’de en bilinen temsilcisi Andrew Linklater’dır. Neo-Gramşiyan yaklaşımın en önemli düşünürü ise Robert Cox’dur. Ancak eleştirel teoriyi farklı yönlerde geliştiren diğer teorisyenler de vardır. Richard Ashley bunlardan en önemlidir. Richard Ashley de bir yandan Habermas, diğer yandan Foucault ve Derrida gibi düşünürlerinden görüşlerinden yola çıkarak Neo-Realizmi eleştirel bir açıdan değerlendirmiştir. Mark Hoffman ve Mark Neufeld gibi diğer bazı düşünürler de eleştirel teorinin Frankurt Okulu geleneğinden yararlanarak tartışmalara katkıda bulunmuştur. Eleştirel teori Uluslararası İlişkiler’e genel bir teorik yaklaşım geliştirme çabasının yanı sıra, belli Uluslararası İlişkiler konularına da uygulanmıştır.

Frankurt Okulu’nun görüşleri özellikle ”eleştirel güvenlik çalışmaları”nın gelişmesinde önemli olmuştur. Bu çalışmaların en kilit düşünürü Ken Booth’dur. Ünlü makalesi ”Güvenlik ve Özgürleşme”de Booth, güvenliği ”özgürleşme” olarak tanımlamış ve güvenlik çalışmalarında eleştirel dönemi başlatmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.