Düşünce

Yazının Dünü ve Bugünü

İnsan bir şeyleri yazma ihtiyacını hep kendine hissetmiştir. Tarih boyunca bazen parşömen üzerine bazen ağaçların üzerine bazense kağıda yazılar sürekli olarak yazılmış ve geleceğe miras olarak bırakılmıştır. Kimi tarihsel bir olayı, kimi bir düğünü, kimi hazine değerinde düşünsel yazıları barındırır içerisinde. Yazı insanlığın gelişimi için muazzam öneme sahip bir gelişmedir. Medeniyetlerin ilerlemesi için bugünlerine yarınlara aktaracak kalıtsal ögelere ihtiyaçları vardı. Yazı bunlardan en önemli olanlarıydı. Yazmak tarihi, medeniyetleri ve kişileri bugün sağlıklı bir şekilde yorumlamamıza olanak sağladı.

Yazıyı ilk olarak Sümerlerin ortaya çıkardığını iddia edenler çoğunluktadır. Hiyeroglif (çivi yazısı) olarak başlayan süreç daha sonra gelişerek bugünkü halini aldı. Burada Fenikelilerin katkısını da unutmamak gerekir. Modern alfabenin kurucusu olarak kabul edilen Fenikeliler’in ticari amaçla kullandıkları alfabeyi Aramiler Doğu bölgelerinde şu anki İbranice ve Arapçanın kökenini oluşturacak biçimde yeniden yorumladılar. Batı bölgelerinde ise Yunanlıların Fenike alfabesini tekrar yorumlaması ve Etrüsklerin Romalıları kültürel olarak etkilemesi sonucu Latin alfabesinin temelleri atıldı ve yazı daha çok popüler haline geldi.

 

Sürekli olarak birileri çıkıp olayları kaydetmeye, yazmaya ve gelecek kuşaklara aktarmayı amaçladı. Bazen  bu devlet eliyle de gerçekleşti. Örneğin Roma’nın Acta Durnia’ları buna en güzel örnekti. Yazılanlar metal levhalara işlenir ve şehrin en bilindik köşe ve duvarlarına asılırdı. Bazen kanunları halka sunma görevini bazen yapılması planlanan bir organizasyonun duyuruculuğunu üstlenmişlerdir.

Yunan tarihçi Herodot ise yazdığı eserler sayesinde tarihin babası olarak nitelendirilir. Örneğin Yunan-Pers Savaşları’nı, Yunan şehir devletlerini ya da totaliter Perslerin siyasi ve askeri yapılarını (ki Persler hakkındaki bilgiler daha çok başkalarının onlar hakkında yazmış olduğu bilgilerden öğrenilebiliyordu ve Herodot’un kitaplarında Persler’e genişçe yer verilir) Herodot olmasaydı büyük ihtimalle yanlış biliyor ya da hepten bilmiyor olacaktık.

Yine Yunan tarihçi Tukydides’in kaynaklarında geçen Atinalılar ve Spartalılar arasında 30 yıl süren Peloponez Savaşları hakkındaki bildiklerimiz yazının icat olmasıyla şimdiki mevcut birikimi oluşturdu. Osmanlı zamanında ise vakanüvistler aracılığıyla tarihi olaylar anlatılmaya ve yazıya geçirilmeye başlandı. Naima Tarihi ise en bilindik vakanüvist eseri olmuştur.

Matbaanın icadı ise yazının gelişimi açısından bir dönüm noktası olmuş ve yazılanlar sadece okuyabilen insanlar tarafından değil çok daha geniş kitlelerin erişimine imkan sağladı. Önce Reform’un daha sonra ise Rönesans’ın en önemli çıkış nedeni matbaanın icadıydı. Bu sayede okumak ve yazmak  elit bir uğraştan sıyrılıp toplumun her kesiminden insanın yapabileceği bir aktivite haline geldi.

Sanayi Devrimi ve ilerleyen süreç yazının kurumlar ve kişiler bazında önemine modern bir anlam getirdi. Yazı gündelik hayatı düzenleyen formlardan öte kurumlar arası iletişimi ve kurumların halka ilişkilerini düzene sokan resmiyete taşındı.

İnternetin dünya çapında yaygınlaşması ve dünyanın küçük bir kasabaya dönmesi yazının belki de kutsallığına vurulan en büyük darbe oldu. Çağın gerekleri modern anlamda bir yazı kültürünü doğurdu böylece geleneksel yazının kaybolmasına ve yazının değerinin minimize edilmesine yol açtı.

Hayatımızın her alanında gerekli olan yazı sayesinde bugün sosyal medyada gezinirken Shakespeare’ın 66. Sonesini, Nazım’ın 835 satırını, Makyavel ve Hobbes’un ideal devlet yapılanması hakkındaki görüşlerini favladık, likeladık ya da SS aldık. Yazı hayatımızda olmasaydı örneğin kahvaltı yaptığımızda ünlü evliliklerinden başka şey düşünür ya da konuşur olur muyduk? Yazıya, yazımıza ve yazınımıza sahip çıkalım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.