Sosyoloji

Göç Sosyolojisi Bağlamında Toplumsal Adalet Kavramı ile Toplumdaki Adaletsizlik:

Toplumun bir arada, bir bütün halinde işleyebilmesi için belli bir düzene ihtiyaç vardır. Toplumdaki düzenin sağlanabilmesi ise adalete bağlıdır. TDK’ya göre adalet; yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe. Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme. Toplumdaki her bireyin mevcut düzene uyabilmesi ve refah içinde yaşayabilmesi için her bir bireyin adalet çizgileri içerisinde yaşaması gerekmektedir. Toplumdaki adalet dengesini sağlayan ise  toplumsal adalettir. Toplumsal adalet; toplumsal ilişkilerde ortak yarar sağlama amacı gütmektedir.  Toplumsal adalet kavramına baktığımızda toplumdaki herkesin  hakka ve hukuk sahip olması ve eşit, barışçıl yaşamasıdır. Toplumlara baktığımızda ise ne yazık ki bu denkliği görememekteyiz. Dengeyi sağlayan adaleti herkesin eşit olarak kullanamadığını görmekteyiz. Bu duruma basit bir örnek verecek olursak; tanınmış bir aileden gelen kişilerin girdikleri ortamda her fırsatın kendilerine sunulduğunu hatta mahkemelerde dahi ayrıcalıklar sunulduğunu görmekteyiz.   Şirket sahibi kimsenin girdiği bir ortamda önüne sunulan fırsatlar fazla iken işi olmayan bir kimsenin ortama dahi alınmadığını görebiliyoruz.  Burada adil ve eşit davranılsaydı şayet bu durumun tam tersinin görmemiz lazım olacaktı. Toplumsal adalet önemli bir konu lakin toplumdaki adaletsiz ve eşitliksiz durumları gördüğümüzde asıl adaletin vicdanlarda olduğunu görmekteyiz.

Ravenstein 19. yüzyılda çalışmalarına başlamıştır. Dönemindeki endüstrileşmeye bağlı olarak Amerika’ya doğru yaşanan göçlerden ötürü göç araştırmaları yapmıştır. Ravenstein’in Göç Kanunlarına baktığımızda göçü etkileyen sebepler ve göç edilecek yerin seçimindeki etkenleri görmekteyiz. Dönemin şartlarından ötürü herkesin yakınındaki yere göç ettiğini ve kadın erkek cinsiyete bağlı olarak göçlerin gerçekleştiğini görmekteyiz. İnsanların işsizlik ve yoksulluklardan ötürü göç ettiğini ama bu göç esnasında da eşitsizlik durumlarıyla karşılaşıldığını görmekteyiz.  Yani eşitsizliği  kapatmak isteyen insanlar eşitsizliğin her yerde olduğunu görmektedir.

Stouffer’un geliştirdiği Kesişen Fırsatlar Kuramı’na göre göç olgusunda çekme etkisi itme etkisinden daha önemlidir. Maddi yetersizliklerden dolayı göç eden kişilerin yakın yerlere göç ettiğini göç edecekleri yerin şartlarını gözetmediklerini, yoksulluktan kaçmak için her şarta razı olduklarını görmekteyiz. Merkez- Çevre Kuramına baktığımızda ise merkez ülkelerin kapitalist, çevre ülkelerin ise bağımlı olduğunu görmekteyiz. Bu kuramdaki adaletsiz ve eşitsiz durumlara genel çerçeveden baktığımızda merkez ve çevre olarak ülkelerin ayrılmasını görmekteyiz. Kime göre merkez kime göre çevre, sorusu aklımıza gelmektedir. Adalet ve eşitsiz durumların iç yüzüne baktığımızda ise çevre ülkelerin merkez ülkelere iş için göç etmeleri durumunda merkez ülkeler tarafından maruz kaldıkları durumlarla karşılaşmaktayız. İnsani yasalara uygun şekilde çalıştırılmayan insanların çalışma saatlerindeki fazlalık ve verilen ücretteki ciddi azlık durumu göze çarpmakta. Ne yazık k kapitalist ülkeler hedonis olurlar ve işçilerini hümanist olarak çalıştırmaktansa daha fazla kazanç sağlayabilmek için acımadan çalıştırmaktadır.

Türkiye’deki göçlere baktığımızda ise Türkiye’nin hem göç veren hem de göç alan bir ülke olduğunu görmekteyiz. 1912-13 Balkan Savaşları’ndan sonra Balkanlardaki Müslüman nüfustan Anadolu’ya çok sayıda kişi göç etmiştir. 2011’de ise Suriyeli mültecilerin ülkemize sığındığını görmekteyiz. Göçlerin hayatımızda hem olumlu hem de olumsuz yanları bulunmaktadır. Olumlu; ekonomiye etkileri olmuş, üretim artmıştır, halkın dinamiği artmıştır, iş gücü artmış ve iş bölümü yapılarak daha rahat hale gelmiştir. Olumsuz etkileri; toplumsal yapı çöküntüye uğramış, entegre aşaması zor geçmiş, milli bilinç zayıflamış, halkın devlete güveni sarsılmış, kültürel ve toplumsal değişiklikler kabullenilememiştir. Suriye’den gelen sığınmacılar zulümden ve savaş ortamında yani adaletsiz ortamdan kaçıp ülkemize sığınmıştır. 2. Dünya Savaşından sonra Batı Avrupa’da iş gücü açığı oluşmuştur. Öncelikle göç edin işçi açığımız var size istediğiniz konforu sunacağız derken sonrasında yaşadıkları krizlerden sonra işçi alımlarının durdurmuşlardır. İşe ihtiyacı olan kişiler ise turist olarak gittikleri ülkelerde kaçak işçi olarak kalmışlardır. Kaçak işçi olarak kalmalarından dolayı ağır işlerde çalıştırılmış ve tehditlere maruz kalmışlardır. Toplum tarafından dışlanmış, yabancı düşmanlığına maruz kalmış, asimile olmaları beklenmiş ve entegre olma aşamaları zor olmuştur.   Bu kısımda da toplumdaki adaletsizlikleri ve eşitsizlik durumlarını açıkça görmekteyiz.

Beyin göçü nitelikli kişilerin daha iyi imkanlar sunulan ülkelere gitmesidir. Bu durumun olumsuz sonuçları da vardır. Frankfurt okulunun kurulmasına vesile olan olay olan Nazi Almanya’sından kaçan Yahudiler Amerika’ya gitmişlerdir. Bu durum beraberinden toplum tarafından dışlanma olaylarını da getirmiştir. Göç ettikleri ülkelerin boyunduruğu altına girmişlerdir. Gecekondu da yaşamak genel olarak insanların kendi istekleri çerçevesinde gerçekleşmemektedir. Kırsaldan kente gelen kişiler maddi yetersizliklerden dolayı gecekonduda yaşamak zorunda kalmıştır. Burada eşit durumda olamayan insanların yoksulluktan dolayı mecburi olarak gecekondu konutlarını tercih ettiğini görmekteyiz. Bir de kırdan gelenleri kandırmak amaçlı gecekondu yapan kişiler vardır. Bu kişiler de insanların saf duygularını kullanarak daha fazla para kazanmak adına köylü kesimi kandırdıklarını görmekteyiz. Yasal olmayan yollarla, eşit yaşam tarzına sahip olmadıkları kişileri kandırmışlardır. Diaspora kavramına baktığımızda ise uluslararası göçün bir parçası olduğunu görmekteyiz. Farklı tanımlara sahip olan diasporanın her halükarda bir eşitsizlik ve adaletsizlikten ötürü ortaya çıktığını görmekteyiz. Örneğin; Nazilerden kaçan Yahudilerin göç etmesi diaspora olarak tanımlanmaktadır. Burada zulüm ve katledilen Yahudilerin adaletsiz ve eşit olmayan ortamdan kaçıp kurtulmak için göç ettikleri göz önündedir.

Genel olarak baktığımızda toplumsal adaletten ne yazık ki söz edememekteyiz. Her ülke kendi gücünün altındaki ülkeyi sömürme ve asimile etme çabasındadır.  Toplumların her alanında gördüğümüz bu adaletsizlikler zinciri göç olgusunda da açık bir şekilde görülmektedir. Göçmenler kimi zaman kendi istekleri dışında göç etmiş kimi aman göç edecekleri yerleri dahi seçememişlerdir. Günümüzde Suriye’den savaş sebebiyle kaçan sığınmacıları bazı ülkeler kabul etmemişlerdir. Halbuki eşit dağılım ile geniş topraklara sahip ülkeler de sığınmacıları kabul etseydi sığınmacı sorunu yaşanmaz ve herkes daha adil bir yaşam sürebilirdi. Her ülke kendi toplumunun toplumsal adaletini sağlayamadığı müddetçe ne yazık ki dünya üzerinde toplumsal adaletten söz etmek mümkün değildir. Evvela adalet ve eşitlikte bireylerin vicdanlarında olmadığı sürece toplumsal adaleti sağlayamayacağız. Her şey de olduğu gibi adalette bireyi kendi içinde, vicdanında olmalıdır.

Kaynakça: Akkol, M.Levent. Göç Sosyolojisi Ders Notları. Yozgat Bozok Üniversitesi, 2020 Bahar Dönemi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Sponsorlu Bağlantılar: R10 Blog - Webmaster Forum - Sorum Var - evden eve nakliyat - Takipçi Satın Al - Tiktok takipçi satın al - vds - ilaç rehberi - Gündem - vip dizayn - vozol - Eşya Depolama - istanbul evden eve nakliyat - uluslararası evden eve nakliyat vdcasinotokyobetmegapari girişbircasinoparmabet meritkingmadridbet girişmadridbetkingroyalkingroyal giriş https://vorra.net deneme bonusu veren siteler https://www.ding3000.com https://cuberider.com Betnano https://www.snakkmedia.com https://abodehomedecor.com Abebet casino casino siteleri en iyi deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler yeni deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler güncel bonus veren siteler deneme bonusu bedava deneme bonusu veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler