Herkesin Bir Peçetesi Var
“Yola çıktığımızda peçete dolu bir poşeti taşırken, ağırlığından yakınmasak da, yürüdükçe ağır gelir elimize. Sonra daha ağır ve daha…
Evet, taşıdığımız bir peçetedir ama yormuştur bizi…”
Böyle bir olay başıma geldiğinde bunu hayata yorma gereksinimi hissettim doğrusu. Hep derler ya hani “Senin derdin onunkinin yanında ne ki?” Ama bugün aslında böyle olmadığını farkettim ve dedim ki;
“Allah herkese taşıyabildiği kadar peçete veriyor.”
Evet evet peçete. Bu cümle aslında şu “Allah herkese taşıyabileceği kadar yük/dert verir.” cümlesiyle eş anlamlı benim cihetimden.
Dertler-acılar insanları olgunlaştırır derler ama ben buna da katılmıyorum. Bence daha çok güçsüz hale getirir. Ya da şöyle diyeyim; “Herkesin yüreği kadar acısı olur.” Yani acıya dayanıklı olmak çok acı çekmekten değil, acıya dayanacak yürek sahibi olmaktır belki.
Bu doğrultuda güçlü olduğun kadar peçeten vardır. Ve güçlüysen bir o kadar daha uzağa taşıyabilirsin.
Çok da önemli derdi olmayanlara gelince, işte onların pek tabi az peçetesi olur. Ama yadırgamak -bunda ne var- demek de kimsenin haddine değildir fikrimce. Ve taşıdığın yük çok hafif bile olsa yol boyunca ağırlaşacaktır.
Herkesin kendince derdi, herkesin kendine göre yürek ağrısı var elbette. Asıl önemli olan ufak sorunları fazla kurcalamadan yaşamaktır. Ufak sorunlarla hayatı zehir etmektense, mutlu olmak ve anı yaşamak daha yerinde bir hareket olsa gerek. Çünkü hayat, sorunları koca bir dert olarak görmek için çok kısa. Çünkü hayat yürürken peçetelerinden kurtulabilenler için daha yaşanabilir bir yerdir.
Eğer kurtulamaycağınız kadar iyi dertleriniz varsa, bunun için daha çok kas yapmanız gerekebilir. Hem daha az yorulursunuz…