Güney Azerbaycan

İran Urumiye Gölü’nü Kasıtlı Olarak mı Kurutuyor?

İran Urumiye Gölü sorununu, propagandasının bir malzemesi olarak mı kullanıyor? Bugün, Güney Azerbaycan Türkleri için son derece önemli olan bir konudan, Urumiye Gölü’nden bahsetmek istiyorum. İran’ın Urumiye Gölü’nü ve çevresini nasıl cehenneme çevirdiğinden de. Önceden belirtmekte fayda var ki bu içerik bir makale değildir, farklı görüşlerin derlenmesi ile oluşturulmuştur. Akademik üslup ve hassasiyet unsuru göz ardı edilmiştir.

Urumiye Gölü

Öncelikle Urumiye Gölü’nden biraz bahsedelim. İran’ın kuzeybatısında yer alan ve 5200 kilometrekarelik yüzölçümüne sahip Urumiye Gölü, İran’ın en büyük gölüdür. Ayrıca dünyanın da üçüncü en büyük tuz gölü olma özelliğine sahiptir. Bu göl, Urumiye ve Tebriz şehirlerini de birbirine bağlamaktadır (Urumlu, 2010).

Kaynak: Oda TV

UNESCO başta olmak üzere birçok kurum tarafından hazırlanan raporda Urumiye Gölü’nün her geçen yıl kuruduğu, çekildiği ve önlemler alınmadığı takdirde yakın bir zamanda yok olacağı belirtilmektedir. Fakat tüm uyarılara rağmen Tahran’ın bu konuda ciddi adımlar attığını belirtmek mümkün değil. Hatta Tahran yönetimi, uyarıları ciddiye almak bir tarafa gölü besleyen nehirler üzerine barajlar inşa etmeye devam etmiştir. İran’ın bu aldırmaz tutumu, doğal olarak, meselenin politik sahneye taşınmasına sebebiyet vermiştir (Gülkaç, 2019, s. 61). Bu noktada bazı istatistiklere yer vermek gerekir:

  • 1967 ile 1996 yılları arasında göl havzasındaki ortalama yağış miktarı 246.64 mm iken bu miktar 1997-2006 arasında 204.68 mm’ye düşmüştür.
  • Gölün yüzey alanı 2011 verilerine göre 6100 kilometrekare olan yüzey alanı 2013 yılında 700 kilometrekareye kadar düşmüştür.
Kaynak: https://www.ulrp.ir/en/904-2/ (İran Urumiye Gölü)

Gölün kurumasında doğal faktörler de etkilidir ancak bazı örnekler üzerinden bu doğa felaketinde beşeri unsurların ve yanlış politikaların da nasıl etkili olduğunu belirtmek istiyorum. Birçok sebep arasından en dikkat çekici olan Shahid Kalantari geçididir. Tebriz ve Urumiye şehirleri arasındaki mesafeyi azaltmak amacıyla yapılan bu geçidin inşası (1999-2008) sırasında göl kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmış, gölün tuz dengesi değişmiş ve direklerini sağlamlaştırma esnasında toprak ve taşların tamamı göle dökülmüştür. Bu da göl sularının taşmasına civarda küçük göletler oluşmasına neden olmuştur (Eimanifar, 2007)

Kaynak: https://www.researchgate.net/figure/Bridge-that-allows-a-little-water-exchange-between-2-parts-of-Urmia-Lake-Photo-taken-by_fig9_320264423

Ayrıca 2011 yılı verilerine göre Urumiye Gölü’nü besleyen nehirler üzerinde 36 baraj ya da sulama bendi bulunmaktadır. İran rejimi, bunların yanı sıra nehirler üzerinde 40 barajın daha yapılacağını beyan etmiştir. Aşağıdaki görselde mevcut, yapım aşamasında ve yapılması planlanan bazı baraj ve bentler yer almaktadır.

Barajlar

Kaynak: https://www.researchgate.net/figure/Dam-Construction-in-the-Urmia-Lake-Basin-12_fig1_276277864 (İran Urumiye Gölü)

Urumiye Gölü’nün kurumasında gölü besleyen nehirler üzerine inşa edilen barajlar kadar yer altı sulama kuyularının açılması da etkili olmuştur. Bir hususu hatırlatmakta fayda var. İran’ın toplam su talebinin yarısından fazlası yer altı sularının pompalanmasıyla karşılanmaktadır. Bu durum düzensiz ve ruhsatsız su kuyularının açılmasına neden olmuştur. Ancak Ahmedinejad döneminde bu durum resmiyet kazanmıştır.

Su Kuyusu Problemi

Ahmedinejad, Firuzkuh’da yaptığı konuşmada İran’ın yer altı sularının dengeli olduğunu belirtmiş ve 2010 yılında ”Ruhsatsız Kuyuların Tasfiye Edilmesi” yasasındaki düzenleme ile kuyu kazımı ile ilgili engellemeler tamamen kalkmıştır. Bu düzenleme sonrasında 2013 yılında Urumiye Gölü ve çevresinde su kuyusu sayısında patlama yaşanmıştır (Alizada, 2021, s.258).

Yine Ahmedinejad döneminde, Ağustos 2011 tarihinde Meclis’te Urumiye Gölü’nün kurtarılmasına ilişkin verilen önerge yüksek maliyetler sebebiyle reddedilmiştir. Bu kararın hemen ardından başlayan Tebriz merkezli gösteriler sonucu 7 Türk hayatını kaybetmiş, 60’dan fazla kişi tutuklanmıştır (Duman, 2017, s. 116; Haghdar, 2020, s. 109)

Kaynak: http://www.etkihaber.com/turkiyede-yasayan-iran-azerileri,-urmu-golunun-kurtarilmasi-icin-eylem-yapti-107387h.htm

Şimdi ise İranlı siyasilerin bu konuda söylediklerine bakalım. Tahran’daki bir üniversitede görevli olan çevre bilim uzmanı İsmail Kahrom: ”35 baraj inşa ettik ve 10 tanesi daha yapım aşamasındadır. Bu ise Urmiye Gölü’nü yılda 5.5 milyar metreküp sudan mahrum bırakmak anlamına gelmektedir”.

Yine aynı şekilde Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de gölün kuruması noktasında rejimin sorumluluğuna parmak basarak ”barajların çevresel etkilerinin hesaplanmadan inşası Urmiye Gölü’nün kurumasına neden olmaktadır” ifadelerini kullanmıştır (Esfandiari, 2011).

Siyasi Boyut

Tebriz’in ünlü takımlarından Tractor Sazi taraftarları, Urumiye Gölü’nün rejim tarafından kasıtlı olarak kurutulduğunu belirtmekte ve İran’ın gölün her geçen yıl kurumasıyla ilgili olarak radikal adımlar atmamasının rejimin kökleşmiş propagandalarının bir ürünü olduğunu düşünmektedir (Mammadzadeh, 2018) . Tractor Sazi taraftarlarının maçlar esnasında açtıkları pankartlardan biri:

Kaynak: https://southazerbaijan.com/tractor-players-refuse-speaking-farsi-in-teharn/

Evet, meselenin ekolojik boyutları olduğu gibi siyasi boyutları da var. Tractor taraftarları ve bölgedeki Türkler bu meselenin siyasi olduğu konusunda son derece haklılar. Şimdi İran’ın buna benzer bir politikasından daha söz etmek istiyorum. İran’ın Güneydoğu’sunda bulunan Sistan havzasındaki Hamun Gölü’ne dökülen Helmend Nehri’nin akış yönü değiştirilmiş ve göl kurumuştur (TNH, 2002). Bunun sonucunda bölgede yaşayan halk yerleşim yerlerini terk etmeye başlamıştır. Bu noktada İran’ın tutumunda farklı etkenlerin de göz önüne alınması gerektiğini hatırlatmak gerekir. Belki ilerleyen zamanlarda.

Konumuza tekrar dönecek olursak Türkler, Urumiye Gölü’nde yaşanan çevre felaketinin de benzer bir şekilde bölgedeki ekonomik çeşitliliği yok edeceğini düşünüyor. Gölün kuruması, muhtemel bir tuz fırtınasını ve beraberinde de sağlık sorunlarını getirecek. Daha da önemlisi bölgede yaşayan milyonlarca Türk, iç bölgelere göç etmek zorunda kalacak (Alizada, 2021. s. 261).

Hedef Farslaştırma mı?

İşte konunun en önemli kısmına gelmiş bulunuyoruz. İran’ın bu mevzudaki asıl hedefi, ekonomik kaynaklarını yok ederek Türkleri göçe zorlamak. Daha öncesinde Muhammed Rıza Şah döneminde uygulanan toprak reformu ve buna bağlı olarak gerçekleştirilen zorunlu göçler, günümüzde dolaylı olarak Urumiye Gölü üzerinden yapılmaktadır.

Urumiye Gölü’nün kurumasına bağlı olarak uzmanlar; tarım alanları ve meyve bahçelerinin tahrip edildiğini, balıkçıklık ve denizciliğin önemli ölçüde azaldığını, turistlerin dikkatini çeken çamur banyolarının kuruduğunu, göl etrafındaki insanların düzeninin değiştiğini, tuz fırtınalarından dolayı sağlık sorunlarının ve kronik hastalıkların ortaya çıktığını, işsizlik oranı arttığından insanların göç etmek zorunda kaldığını ve toplu göçlerin etnik gerilimleri ve halk protestolarını artırdığını ifade etmektedirler (Alizada, 2021, s. 256).

Kaynak: ODA TV (İran Urumiye Gölü)

İran, hem devrim öncesinde hem de devrim sonrasında Güney Azerbaycan Türklerini ve aynı zamanda İran’ın diğer Türk boylarını Farslaştırmak için zorunlu göçlere tabi tutmuştur. Öte yandan Türklerin yaşadıkları bölgeleri Fars unsurlar başta olmak üzere çeşitli etnik unsurlarla doldurarak yaşam alanlarını homojenleştirmeye çalışmıştır.

İran propagandası, zorunlu göçlerle ya da tersine göçlerle Türk dil ve kültürünü ortadan kaldırmayı ve aynı zamanda müşterek bir İran ulusu yaratmayı amaçlamaktadır. Propagandanın en önemli ve en etkin ayağı ise hiç kuşkusuz ekonomik olanıdır. Zira bölgelerinde geçimini sağlayacak bir kaynak bulamayan Türkler, zorunlu olarak iç bölgelere göç etmekte ve kimliklerini kaybetmektedir.

Urumiye Gölü, Güney Azerbaycan’ın simgesidir, vazgeçilmez bir parçasıdır ve ayrıca bölgedeki Türklerin yüzyıllardır geçim kaynaklarından biri olmuştur. Gölün kurumasını sadece ekolojik bir felaket olarak değerlendirmek doğru olmayacaktır. Bunu, aynı zamanda İran’ın baskı politikalarına malzeme olmuş siyasi bir mesele olarak değerlendirmek gerekir.

Kaynaklar

Ek Kaynaklar

Yazar: Mehmet Tekdoğan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.