John Locke’a Göre Mülkiyet Hakları, Anayasal Monarşi ve Güçler Birliği
John Locke düşüncesine göre kısaca insanın temel mülkiyetleri:
Locke’a göre bir bireye tanrı tarafında bahşedilmiş, devredilemez ve ellerinden alınamaz hakları vardır. Bunlar hayat, özgürlük ve mülkiyet haklarıdır. Ona göre bunların tamamı temel mülkiyet ve doğal haklarıdır. Bu doğal haklara sahip olan insanlar özgür ve eşit olarak hayatlarını sürdürürler. Ve her birey kendi bedeninin ve emeğinin sahibidir. Bu sayede kendi ile ilgili kararlar alabilir ve çalışarak özel mülkiyet elde edebilir.
John Locke düşüncesine göre kısaca insanın mülk edinme süreci:
Bir birey, özel sahiplik ile emek verdiği ve tanrının ortak olarak sunduğu yerlerde kendinden bir şey katarak, özel mülk haline getirebilirler. Fakat ortaklaşa sahip olunan doğayı özel mülk haline getirmek sınırsız bir süreç değildir. Bu sınırları ikiye ayırmış, biri ahlakı diğeri ise doğal sınır olarak nitelendirmiştir. Doğal sınır kullanamayacağından fazlasını israf etmemesi, ahlakı sınır ise kendinden sonra gelenin haklarını da düşünmek, hakkını gözetmek demektir. Locke’ye göre israfa yol açmadan zenginleşebilir ama ahlakı sınırları yıkarsa yani kişi zengin olduğunda başkasının fakirleşmesine sebep oluyorsa bu durumda bu kuralı ihlal etmiş olacaktır.
John Locke düşüncesine göre kısaca anayasal monarşiyi ve güçler birliği:
Locke’a göre iktidarlık tanrıdan gelmez ve iktidarın temel kaynağı halktır. Ve devlet, asıl amacı olan halkın doğal haklarını koruyamazsa halkın buna baş kaldırma hakkı doğacaktır. Bu onun için bir anayasal monarşidir. Kuvvetler ayrılığı prensibiyle düşünür ve buna göre kralların yetkisi sınırlanmıştır. İktidar yasama yürütme ve federatif olmak üzere üşe ayrılır. Bir politik güçte asıl olan yasama gücüdür. Yasama pozitif hukuku geliştirecek ve yürütme de uygulamaya koyacaktır. Federatif ise dış ilişkileri yürütmekle görevlidir. Locke’ye göre yargı bizzat yasama meclisleri tarafından ya da ona karşı sorumlu yargıçlar ve görevliler eliyle yönetilecektir. Onun için yönetimlerin meşruluğu iki şekilde olur, birincisi iktidarı gasp yoluyla alınmaması ikincisi ise iktidarın zorba olmamasıdır.