Siyaset

Otorite ve İktidar

Otorite ve iktidar kavramları uluslararası ilişkiler, sosyoloji ve tarih disiplinleri arasında tek başına değerlendirilmesi mümkün olmayan bir kavramdır. Otorite ve iktidar arasındaki ilişki nedir? İktidarın kaynağı nedir? Otorite kaynağını nereden alır? Kısaca Otorite ve iktidar.

Yönetimin amacı, koruma amacının ötesine evrilmektir. Bu amaç doğrultusunda, kullanılan araçlar da bu amaca uygun şekilde dönüştürülmelidir. Korunma amacı için gereksinilen “güç”, tek başına “adaleti” tesis edemez. Bu nedenle devlet, başlangıç yöntemlerinde değişikliğe gitmek zorundadır. Siyasi kararlar, yönetimsel işlere çevrilmelidir. İki yöntem vardır:

–Baskıcı güç uygulamak
–Gönüllü destek elde etmek

Otoritenin Meşrulaştırılması

Bu yöntemler sayesinde “güç” ve “rıza” arasındaki ilişki önemli hale gelir. Araçların seçimi, yönetilenin yaklaşımlarını belirli bir kalıba sokmaya yardımcı olur ve yönetime “meşruiyet” ve “pratik yetkinlik” kazandırır. Yetkililer, iktidarı otoriteye dönüştürmeye çalışırken , yönetilenler ise kendi ihtiyaçlarına hizmet edecek bir otorite talebindedir. Devletin işlevleri herkesin üzerinde farklı etkilerde bulunur, yaşam ile refah ilişkisi ayrıntılı bir yapıdadır.

Hakimiyet Sorumluluğa Karşı

Önerme 1: Yönetim, az sayıda kişinin, kendi uyrukları olan ve bu durumda kendilerinden aşağıda gördükleri çoğunluğu denetlediği bir dizi uygulama olarak düşünülürse, bu durumda otorite, varsayılan üstünlükleri sebebiyle bir hakmış gibi yönetici sınıfa ait bir yapıdır. Bu yapı, toplumun çoğuna tepeden dayatılır.

Önerme 2: Otoritenin kaynağı, uyruktan ziyade yurttaş olarak görülen toplumun çoğunluğudur. İktidarı bahşeden, kullanımını denetleyen ve bu iktidara son verebilecek olan bu çoğunluktur. Otorite, az sayıda insanın belli bir süreliğine, bu otoriteyi kullanmak için az sayıda insanı temsilci olarak görevlendirmesidir.

İktidarı destekleyenler, bütün içinde azınlık olduklarında, yönetimdekiler, çoğunluğu denetlemek için daha çok baskı uygular. Bu durumda, yönetim şekilleri, bizim deyimimizle, daha “otoriter” olacaktır. İktidardakiler, çoğunluğun rızasına sahip olduklarında, uygulanan baskı az düzeyde ya da hiç yoktur. Bu ölçütler, demokrasi ile diktatörlük arasındaki temel ayrımlardır. Diktatörlüğün ölçütü, azınlığın çoğunluğu ne kadar şiddet kullanarak ezdiğidir. Demokrasi ise, çoğunluğun azınlığı ne kadar adilane tolore edebildiğidir.

Devletin karakteri ve devlet yönetiminin yapısı bu karşıtlıkla ilgilidir. Otoritenin yönetilen tarafından mı verildiği ya da yönetenin doğasında bulunduğuna bağlı olarak, kurumlar farklı şekilde yapılanacaktır. İkinci yapı doğruysa, yöneten yapı üstünlüğünü ortaya koymak için örgütlenecek ve karşıt mücadeleyi bastıracaktır. İlk yapı doğruysa, halkın denetimini sağlamak ve görevlileri toplum yanında yönetmelerini sağlamak ve bu görevleri kendi iktidar sınırları içinde tutmak için çeşitli araçlar geliştirecektir.

Sistemler, yönetimin yönetilenlere karşı sorumluluğunu güçlendirmek üzere düzenlenmelidir. Bu amacı gerçekleştirmek için devlet, anayasa ve hukuk kuralları çerçevesinde kök salacaktır. Devlet, bir seçim süreci oluşturacak, değişik programlar ve liderler öneren iki ya da daha fazla partinin varlığını kabul edecektir.

Tanrısal Hak: Diğer insanları yönetme hakkının, insandan daha yüce bir kaynaktan geldiğine duyulan inanç. Bu tür düşünce:

–Çevrelerindeki esrarengiz dünyadan hayrete düşen,
–Dünyanın fiziksel yasalarının işleyişini kavrayamayan ve bu nedenle uyum içinde yaşayamayan,
–Evrenin işleyişine karşı, kolay dağılan korunma kalkanları oluşturmaya çalışan toplumlarda görülmektedir.

Bu davranışlar, yönetimle din ya da büyü arasındaki yaygın ilişkiyi açıklar. Evrene yayılmış bir iktidarın sorumlulukları, büyücülük ve ibadet törenleri ile iç içe geçmiştir.

Tanrısal Hak: İnsanlık, hükümdarlarının ya da hükümdar atalarının Tanrısal olduğunu ya da Tanrı tarafından görevlendirdiğini düşündüğünde, yönetilen ile yönetenler arasındaki ilişki hiçbir zaman eşit olmaz. Otoritenin Tanrısal iradeden kaynaklanması, muhtemel bir muhalefeti sonuçsuz bırakmaktadır. Sıradan ölümlüler, Tanrısal bir düzeni kabul etmek zorundadır ve hiçbir değişiklik yapamazlar. Yönetime karşı çıkanlar, kutsal düzene karşı çıkıyor demektir.

Erk Haklıdır: Otoritenin itaat talep etme yöntemlerinden ikincisi güce başvurmaktır. Böylelikle, iktidardakilerin hakları, iktidarda oldukları ve iradelerini uygulatacak araçlara sahip oldukları olgusu ile savunulur. Erkin meşruiyeti gene erk tarafından sağlanır. Bu düşünce, yönetilene bir menfaat ve ihtiyat düzeni sunmaktadır. Hak kavramı, erk ile geçerli kılmaya çalışıldığında ahlaki açıdan zayıf bir yapı ortaya çıkar. Bir yönetimin otoritesini, emri altındaki güçten alması, yapının sınırlarının sınanmasını ve karşıt bir güç yaratarak yapıya karşı çıkılmasını sağlamaktadır.

Atalar Soyu: Yönetmek için gerekli otoritenin geçmişten geldiği iddia edilebilir. Otorite atalardan gelmektedir. Devletin süreklilik ve istikrarının sağlanması, insanların sınıflara ayrılması ve atalarıyla kendilerine aynı statünün verilmesi ile sağlanır. Bu sayede, oluşturulan ilişkiler düzlemi, kuşaklar boyunca değişmeden devam eder. Bu şekilde yapılanan toplum, tek parça bir ağ gibidir. Kalıtım, yaşamın içerisinde duracağımız noktaları belirleyerek, bizim için çevremizi seçer ve bunu kalıtsal, değiştirilemez koşullarla sabitler.


Yar. Doç. Dr. Ahmet İlkay Ceyhan

Zorunlu Not: Bu içerik, Yrd. Doç. Dr. Ahmet İlkay Ceyhan’ın Bahçeşehir Üniversitesi’nde verdiği GEP0603 Current Political Issues ders notlarından derlenmiştir. Söz konusu içerik, ders hocasının sözlü onayı ile yayımlanmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.