Halkla İlişkiler

Tüccar ile Pazarlamacı Arasındaki Fark Nedir?

“Bu apartmana dilenciler, köpekler ve satıcılar girmemez”. Bu ülkede çok sayıda apartmanın kapısında bu tabela var. Hatta benim oturduğum apartmanın kapısında bile, “Satıcılar ve pazarlamacılar giremez!” yazıyor. İnsanlara sormak istiyorum, bu bir ayrımcılık değil midir? İnsan haklarıyla bağdaşır mı? Satıcılara karşı ne bu şiddet, ne bu celallenme?

Halkımızın gözünde satıcılık, kandırılmışlıkla iç içedir. Hiçbir meslekte, işini kötü yapanlar işini iyi yapanlara, satıcılıkta olduğu kadar büyük zarar vermemiştir. Kurunun yanında yaşların yanması gibi, işini kötü yapanlar da işini iyi yapan satıcıları engellemektedir.

Ali Atıf Bir, Tempo dergisinin Mayıs 2003 sayısında toplumun bakış açısını şöyle anlatıyor:

“Tüccar, ticaret yapan kişi demek. Bir şeyler alacak, bir şeyler satacak, aradaki fark da yanına kâr kalacak. Tüccarın tek amacı vardır; ne olursa olsun satmak, her şekilde satmak ve her şekilde satmak. Malı alan tatmin olmuş olmamış pek umrunda değildir. Onun için varsa yoksa satmaktır. Önüne kim gelirse, elinde ne varsa satar, satar, satar. Önemli olan kendi mutluluğudur. Toplumun gereksinimleri karşılanmış karşılanmamış umurunda değildir.

Pazarlamacı ise ürünü sattığı kişinin gereksinimlerini karşılamaya özen gösterir. Müşterinin tatmin olması, ona bağlanması önemlidir. Her önüne gelene malını satmaz, önce gereksinimleri inceler, onlara göre ürün üretilmesini sağlar ve gereksinim duyana malını satar. Pazarlamayı insanları mutlu etmek için bir araç olarak görür. Böylece gereksinimleri karşılanmayan kimse kalmaz. “

Satıcıların mesleki saygılarının artırmak, toplumun satıcılara bakış açısını yeniden yapılandırmak, satıcıların kendi mesleklerini temsil şekillerini yeniden düzenlemek gerekiyor. İnsanların satıcı olmaktan utanmayacağı, bu mesleği yaptığı için onurundan hiçbir şey eksilmediğini düşündüğü bir toplumda yaşamak dileğiyle.

 

Özlem Seller, Alaturka Satış Stratejileri

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.