Tarih

Balta Limanı Antlaşması’nın Önemi Nedir?

Osmanlı Devleti’nin Mısır Meselesi ile birlikte merkezi otoritesini sağlamakta son derece güçlük çektiği görülmüştür. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanlarının bastırılmasında ve isteklerini karşılamada tek başına hareket edemeyen Osmanlı Devleti, Rusya ve İngiltere gibi ülkelerden yardım istemiştir. Rusya ile hem dış politika bağlamında güçlü olmak hem de Mısır olayında Rusya’yı yanında görmek isteyen Osmanlı Devleti, Rusya’ya ayrıcalıklar vermek pahasına 1833’te Hünkâr İskelesi anlaşmasını imzalamıştır. Elbette bu anlaşma sonucunda, bölgede çıkarları için var olan çeşitli Avrupa ülkeleri imtiyazlardan kendileri de faydalanmak gereksinimi hissetmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin kendilerine de çeşitli imtiyazlar vermesi için anlaşma yapmasını istemiş, İngilizlere verilen kapitülasyonların yeniden gündeme gelip genişletildiği Balta Limanı Anlaşması imzalanmıştır. Bir Türk-İngiliz Ticaret anlaşması olan Balta Limanı Anlaşması, Osmanlı’nın bir bakıma batıya açıldığı ve kendisine uluslararası arenada pay aradığı bir anlaşma olmuştur.18 Anlaşma iki bölümden oluşmakta, bu bölümler esas ve zeyl (eski bölümlere eklenen kısımlar) kısımlarıdır. Birinci kısımda iç ticarete yönelik maddeler bulunurken ikinci bölümde İngilizlere yönelik imtiyazlar bulunmaktaydı. Bununla birlikte zirai mahsullerdeki tekel usulü tamamen kalkmış oldu.
Yine İngiliz tüccarlara verilen imtiyazların, İngiliz olmayan ortaklara da verilmesiyle İngiliz pasaportuna sahip olan tüccarların, Osmanlı topraklarında diledikleri gibi ticaret, mal alım satımı yapabilmesi de bu anlaşmayla tamamen serbest bir hale gelmiştir. İngiliz tüccarlar, Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan tüccarlardan daha fazla vergi ödememeleri, transit bir geçit olarak Osmanlı Devleti’nin topraklarını kullanmalarında herhangi bir vergiye tabi tutulmamaları, taşınacak mallar için özel izne gerek duyulmaması gibi maddeler de Osmanlı Devleti içerisindeki İngiliz tüccarlara tamamen serbestiyet hakkı tanımıştır. Bütün bu anlaşma maddelerine ve ötesine bakıldığında Osmanlı’nın ekonomik bağlamda dıştan bağımsız olması düşünülemezdi. Öyle ki bu ayrıcalıkların İngiliz tüccarlarından sonra söz sahibi olmak isteyen diğer ülkelere de (Fransa, Prusya, Belçika, Sardunya, İspanya, Hollanda… gibi) verilmiş olması, Osmanlıyı zamanla ekonomik çöküşün eşiğine getirmiştir. Çünkü Osmanlı’nın gümrük vergilerini kaldırmış olması, önemli bir gelir kaynağından mahrum kalmasına sebebiyet vermiştir. Bakıldığında Osmanlı vatandaşı bir tüccar bir yere mal sevk ederken ya da mal sattığında %12 vergi öderken İngiliz tüccarlar ve ortakları %5 vergi ödüyor dolayısıyla İngiliz tüccarlar Osmanlı tüccarlarına karşı avantajlı konumda oluyorlardı. Giderek zor duruma ve borç içine düşen Osmanlı için devletin çökeceği iddiaları yayılmaya
başlamıştı.

Osmanlıyı Duyun-ü Umumiyeye kadar götüren bu süreç içerisinde Balta Limanı Anlaşması Osmanlı ekonomisini aranan değil istifade edilen bir ülke konumuna getirmiştir. Osmanlı, 1850’lere gelindiğinde çağa göre çok gelişmiş ülkelere hammadde sağlayan bir pazar olarak karşımıza çıkmaktadır. Yarı sömürge bir devlet haline dönüşen Osmanlı Devleti, yerli tüccarların zor durumda kalması ve kendi üretebilecekleri mallarda dahi dışa bağımlı olmasına ve teknolojik alanda gelişiminin ertelenmesine de sebep olmuş diyebiliriz. Ekonomisinin giderek bozulmasının önüne geçemeyen Osmanlı Devleti, borçların da eklenmesiyle giderek daha çok dışa bağımlı hale gelmiştir. Öyle ki 1854-1914 yılları arasında Osmanlı Devleti, 41 defa dışarıdan dış borç almak zorunda kalmıştır. Bu temel borçlanmanın oluşturduğu birikim yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1929 yılına gelindiğinde ancak ödenebilmiştir.

Kaynak

  • Edt: Tufan Gündüz, Osmanlı Tarihi El Kitabı, Grafiker Yayınları, 6. Baskı, Ankara 2017
  • Toktamış Ateş, Siyasal Tarih, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2018

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.