Devlet ve Birey Kavramının Gelişiminde Ekonominin Etkisini
Devletlerin yapılanması ve bugünkü şeklini almasında en önemli etkilerden biri ekonomi olmuştur. En önemli örneği ise Sanayi devrimidir. Sanayileşen toplamların üstten en alta kadar tabakalaşan halk kitlesinin adı ve konumunda farklılık olmuş köylü sınıfının giderek azalması ve işçi adı altında yeni bir sınıfın ortaya çıkması, sanayi işçiliğinin artması ve bu bağlamda sosyal sınıfların değişim geçirme süresi birbirini etkilemiştir. Sanayi devrimi sonrası işçi sınıfının ortaya çıkması devamında toplumda sorunları beraberinde getirmiş, onların hakkını savunmak az maliyetle çok işçi çalıştırmak gibi ya da angarya işlerinde çalışan işçilerin haklarını gözetmek için baş kaldırılar başlamıştır. Ve bu sosyalizmin ilk tomurcukları olmuştur.
Daha eskiye gidersek Sanayi devriminde önce başlayan Coğrafi Keşifler ise başlı başına Avrupa’nın refahını genişleten bunun izdüşümüyle devlet yapılanmasının hızlı oluşmasını sağlayacak, yerleşik düzene ve ekonomik üst seviyeye toplumun yavaş yavaş adapte olmasını sağlayacaktı. Bunun oluşumda önemli etki ise insanların yerleşik düşünce biçimlerini tabulaşmış orta çağ dayatmalarını terk etmemeleriyle yavaş yavaş kendilerinin bir ‘ekonomik toplum’ boyutuna getirmişlerdir. Modern dönemin ortaya çıkmasında en önemli etken ise devlet diyebiliriz. Şekillenmiş bir devlet, kendinde toplumu yaratma güvenini ve gücünü bulmuş olması gerekeceğinden bunun temellerini ekonomiye dayandırmışlardır. Modern devlet yapılanmasıyla devletin içinde bulunan yurttaşların refah bir seviyede yaşayabilmeleri için ekonomik anlamda gelişmekte ve büyüme amacı gütmektedir. Bu ekonomik güç, devleti bağımsız bir konuma getirecek ve bu bağlamda halk da kaygı ve güvenlik problemi olmayan özgür devlet içerisinde birey olarak özgürlüğünü sürdürecektir. Dönem içerisinde önemli olan düşünceler ise bireylerin hakkı, özgürlükçülük, demokrasi olmuştur.
Modern dönem içinde, dünya düzenin giderek kimsenin tekelinde bulunmadığı ve bireyselleşen bir dünya düzeni hâkim olmaktadır. Değişen zihniyet yapıları, devlete bakış açısı ve devleti varlığının temel sebebi olarak görmeme gibi nedenler toplumun yapısını değiştirmiştir. Bu düzenin en önemli etkisi ise yine üstte bahsedilen ekonomik refah ve kalkınmadır. Örneğin artık insanlar fakirliğin yazgısal bir sorun olarak düşünmek yerine çalışarak herkesin zengin olabileceğini ve bunun bireysel çabaya bağlı olabileceğine kanaat getirmişlerdir. Bu durum giderek paraya sahip olan refaha da sahip olur anlayışıyla bütünleşmiş ve bu yarış artmıştır. Bu giderek Marx’ın örneğiyle ‘meta’ fetişizmine doğru yol almıştır. Fakat giderek bu daha büyük bir yarışa dönüşmüş nesneler kıymetini yitirmiş emekçi olanlar emeğinin karşılığını almak yerine daha çok çalışmak zorunda bırakılmıştır. Mal sahibi olanlar mallarının üstüne daha fazla ekleyerek zenginleşmiş eşit mal dağılımı önemini yitirmiştir.
Düşünen ve sorgulayan aynı zamanda ‘parası’ olan Avrupalıların devlet yapılanmasının değişmesi daha kolay olmuştur. Şu noktadan düşündüğümüzde ekonomik olarak iyi seviyede olan devletlerde düşünce boyutu daha fazla gelişmiştir. Yaşam kaygısına düşmeyen insanlar düşünce anlamda daha fazla kendini geliştirmiş ve ilerletmiştir. Bu düşünce kapsamında bireysellik, özgürlüğün bir getirisi de olmuştur diyebiliriz. Devlet ve halkın arasındaki ikincil kurumların fazla oluşu ve işlevsel oluşu, üst yönetime devlet mekanizmasına baskı uygulayabilecek bir dürtü unsuru oluşturmuştur. Şerif Mardin’e göre İslam ya da Osmanlıda bu yapılanmanın olmayışı veya eksikliği bu modernleşme sürecinin Osmanlı’da ağırdan gelişmesine sebep olmuştur.