Gündem

Selefi ve Sufi Anlayış Arasındaki Farklar Neler?

Selefi düşünce ve Tasavvufi oluşumların kökenini incelediğimizde İslam’ı anlayış boyutuna göre ayrıldıklarını görmekteyiz. Selefi düşüncenin asıl gayesi olan ‘ilk yıllardaki gibi katıksız Müslümanlık ideali’ onu daha radikal bir boyuta evirmiş ve kendinden başka hiçbir oluşumu kabul etmeyerek tekfir yoluna gitmesine neden olmuştur. Bununla birlikte ‘öze dönme, zühd, manevi yücelik’ temellerinde ilerleyen tasavvufi düşünce ise kendini en doğru yol olarak görse de tekfire yanaşmamıştır. Dini kaynaklarının sahihliği boyutunda ilk anlaşmazlıkları yaşayan bu iki oluşum, Selefiliğin Kur’an ve sünnetten başka herhangi bir kaynak kabul etmemesi anlayışıyla daha da ayrılmıştır. Zira tasavvuf içerisinde Kuran ve Sünnet temel alınmak şartıyla birçok alim, şeyh gibi önemli kişilerin kitapları, duaları kullanılmakta ve buna göre manevi yolculuklarını çeşitlendirmektedirler. Bununla birlikte tasavvufun kendi içerisinde gerçekleştirdiği zikir, sema, rabıta gibi dini ritüelleri de caiz görmeyen Selefi düşünce, tasavvufi anlayışın dine aykırılığını gündemine taşımıştır. Kabir ziyaretleri, mezarların yapısı gibi birçok alanda da
tartışmalarını sürdüren Selefi düşünce, tasavvuf ehlinin mezar ziyaretlerinde medet umma, vesile edinme gibi ayrıntıları da kabul etmezler.
İki grubun ayrıştığı önemli konulardan biri de kültürel alanda oluşagelmiş birçok öğeni varlığıdır.

Sufi düşünce gerek Anadolu’da gerek şimdiki yüzyılda bulunduğu topraklar içerisinde kültürü öğelere saldırmamış ve onlarla birlikte milli bir kültür varlığı oluşturarak yaşamayı sürdürmüştür. Fakat selefi düşünce, İslami bir yapılanma/devlet dışında oluşan herhangi bir oluşumu yok saymıştır. Daha radikal ve şiddet yanlısı tutumları görünen Selefi düşünceye karşın Tasavvufi düşünce şiddet ve kendinden olmayan savaş açma düşüncesi içerisine girmez.

Dini yorumlama ve anlama konusunda köklü farlılıklar barındıran Selefi ve Sufi grupların gözle görünür noktalarda çatıştığını söylemek mümkündür. Akaidi anlamda aynı dine sahip olunsa da gerek Selefilerin diğer tüm oluşumları tekfir etmesi, gerekse tarikatların kendilerini ‘tek gerçek çıkış yolu’ olarak görmeleri iki grubun tek çatı etrafında toplanabilmesini zorlaştırmaktadır. Hayali bir iyimserlikle farklılığa rağmen bir uyumun gerçekliğini savunan düşünürler olsa da sufi ve selefi düşünceler yüzyıllardır aynı çatı etrafında birleşmeyi tam olarak gerçekleştirememiş iki yapıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.