Eleştiri

Üretemiyoruz Ama Kullanmasını İyi Biliyoruz

Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin teknolojide geri kalmışlığı ve sonradan teknolojiyi takip etmesi olduğunu yazmayan yoktur. Bu böyle; bizde ses, görüntüden önce geliyor. Kabul etmek gerekiyor fakat daha önemli bir sorun var: Terminolojik olarak isminin ne olduğunu araştırdım ama bulmadım, belki yoktur ama size genişçe özetleyeceğim. Siz çıkartırsınız.

Bir teknolojiyi, dünyanın kabul ettiği herhangi bir ürünü üretemiyoruz. Dünya çapında ne bir telefon markamız ne de bir araba markamız var. Tüm ülkenin kabul ettiği, kendini bir noktada kanıtlamış markalarınsa sayısı oldukça az. Haliyle elimizde olmayan sebeplerden diyelim bir şeyi ortaya çıkartıp “işte bu” diyemiyoruz. Fakat “işte bu” dediklerini yani üretilenleri kullanmada, hatta aşırı iyi kullanmada üzerimize yok. Örneğin bir sürü sosyal medya aracı var: Instagram, Facebook, Twitter, Snapchat, WhatsApp gibi. Fakat birinde bile bir Türk’ün imzası yok. Memleketin içinden çıkmış herhangi biri böyle, dünyanın kabul edip kullandığı bir araç icat etmemiş. Sonuçlara bakıyorsunuz en çok biz kullanıyoruz. Sosyal medya kullanımında dünya birincisiyiz.

Örneğin Solo Türkler. Bindikleri gösteri uçaklarının birini dahi yapmaya muktedir değiliz ama o devasa uçakları 100 metre alçaktan uçuracak kadar da bu işin ustasıyız. Örnekler saymakla bitmiyor. Mesela yazılım. Dünyaca kabul gören bir yazılım dili, programı ya da işlemci üretememişiz ama gelin görün ki bu işi sanki biz icat etmişiz gibi mükemmel kullanıyoruz. Bir rivayete göre komşu ülkelerin bilişim ve internet sistemini saniyeler içinde çökertecek hack timlerimiz var. Web sitelerinin dizaynı ya da grafik tasarımında hatırı sayılır bir itibarımız var. Olan bir yazılım dilini yeniden yorumluyor ya da onu takliden yeni ürünler ortaya çıkarıyoruz.

Dediğim gibi örnekler saymakla tükenmiyor. Binbir çeşit örnek var. İsmini koyamadığım bir şey. Ve bu öyle bir şey ki bir bakıma rahatlığa kaçıyor. Grup psikolojisi denilen bu olsa gerek. “Nasıl olsa bir başkası yapmış” düşüncesi ya da “yapan birileri çıkar, biz de onlardan kullanırız” fikri bizi tembelliğe alıştırmış durumda.

Oysa hem çok iyi kullanıp hem de üretmiş olsaydık dünya bizi alkışlardı hem de ayakta alkışlardı. Böyle bir düzende dünyanın bizi alkışlamasını beklemek boşunaydı. Sadece edebiyat, sadece araştırma alanında değil; bilimde, teknolojide, sağlıkta veya bilişimde çığır açacak nesillere ve beyinlere ihtiyacımız olduğu apaçık ortada.

Elbette bu sorun, her büyük sorunda olduğu gibi bir devlet politikası haline gelmediği müddetçe çözümü mümkün olmayan çok yönlü bir konudur. Yalnız devletin değil vatandaşımızın da politikası olmalı. Diye düşünüyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.