Gündem

Abdülhamid Gül ve Süleyman Soylu’ya Uygulanan Yaptırım Kararının Arka Planında Neler Var?

Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanı Steven Mnuch’in yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’de tutuklu bulunan Rahip Brunson’ın adil olmayan tutukluluğu ve halen ev hapsinde devam eden yargılamasının kabul edilemez olduğu vurgusu yapıldı. Bu çerçevede alınan kararlar doğrultusunda Adalet Bakanı Abdülhamid Gül ve İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Amerika Birleşik Devletleri egemenliğindeki bulunan yerlerde tam ya da kısmi mal varlıklarının dondurulduğu ve Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarının bu iki isimle ticari ilişkilere girmemeleri gerektiği vurgulandı. Peki bu krizin arkasında neler var? 

Türkiye’de tutuklu bulunan Rahip Brunson, Amerika için bir gurur meselesi haline geldi. “Biz istediğimizi tutuklayıp istemediğimiz salarız” şeklindeki tavrı, her ne kadar çizgisi belli olmayan AKP’de bile “restine rest” tavrını doğurdu. 

Uluslararası ilişkilerde altın bir kural vardır ve bu kural milattan önce 400. yılda Tukidides tarafından temeli atılmıştır: Güçlü olan istediğini yapar; zayıf olan ise çekmesi gereken acıyı çeker. 

 Modern uluslararası ilişkilerde ise tanım biraz daha farklılaşır: Güçlü ülke güç artırımında bulunur; zayıf ülke güç dengesi yapar. 

Peki burada Türkiye’nin rolü ne? Hangi kategoriye dahil etmek gerekir? 

Öncelikle Türkiye mecburen güç dengesi yapmak zorunda. Yani bir tarafa yaklaşırken diğer tarafa kapıları açık bırakmak zorunda. ABD’ye yanaşırken Rusya’yı kaybetme gibi bir lüksü olamaz. Şimdi bu Rahip Brunson meselesinde de durum aynı. 

Rahip Brunson Amerika için çok mu önemli birisi? Hayır. Ülkesine ciddi ekonomik getirileri olan birisi mi? Hayır. Suçu belli mi? Evet. Kim ve hangi gruplarla bağlantısı olduğu açık mı? Açık. 

Bu açıklama bize gösteriyor ki ABD’nin Türk vatandaşları ile bir sıkıntısı yok. Sıkıntısı Türk hükümetiyle. Hatta bu açıklama Erdoğan’a alenen bir tehdittir: En yakınındakileri indirdik, sıra sende. 

 Bu, elbette meydan okuma. Erdoğan daha önceki krizlerde olayı büyütmeden tatlıya bağlamıştı ki öyle olması gerekiyordu. Mavi Marmara gemisine yapılan saldırılar sonrasında “dönemin Başbakanına mı sordular” diyerek olayı devlet nezdinden kişilere yüklemeyi başarmıştır. 

Amerika tükürdüğünü yalamak istemiyor. Tüm dünyanın gözü önünde meydan okudu. Suspus olup dönmeyecek. Kaldı ki Brunson’un ev hapsi de başlı başına bir “yumuşatma”. 

Erdoğan krizin patlak verdiği ilk günlerde rahibi bıraksaydı ciddi bir imaj sarsıntısı yaşayacaktı. Krizi devam ettirmesi imajını güçlendirecek fakat krize Türk ekonomisi dayanabilir mi meçhul. Zira Dolar bugün tarihi zirveyi gördü. 

Ve son söz: İncirlik kapanmadığı müddetçe Türkiye-ABD arasındaki her kriz sunidir. Eğer bir gün Türkiye İncirlik üssünü kapatırsa asıl o zaman endişe edin. 

 

Abdülhamid Gül ve Süleyman Soylu’nun ABD’de Mal Varlığı Var mı? Varsa Ne Kadar?

Neden Abdülhamid Gül ve Süleyman Soylu?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.