Siyaset

Self Determinasyon Nedir?

Self determination. Ulusların kendi kaderini kendilerinin belirlemesi anlamında kullanılan siyasi bir terimdir. Temelleri Amerikan Başkanı Woodrow Wilson‘un 1918 tarihli Wilson İlkeleri adıyla bilinen doktrinine dayanır. Wilson’un yayınladığı 14 Nokta’ya göre bir bölgede çoğunlukta olan millet, kendi bağımsız ve siyasi açıdan hür bir devlet kurabilirdi. Dönemin koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda Osmanlı Devleti açısından olumsuz bir sonuç olarak görülse de yeni kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı en önemli maddelerden biriydi.

Self determinasyona göre Doğu Anadolu bölgesinde bir Ermeni devleti kurulması, İzmir civarında bir Rum Devleti kurulması planlanıyordu fakat Amiral Bristol Raporu ve Harbord Raporu ile bölgede Türklerin çoğunlukta olduğu açıklanmış ve bu sayede şu anki Anadolu coğrafyasından azınlıkların devlet kurması engellenmiştir. Self determinasyon iki kısımda değerlendirilir.

  1. İç Determinasyon
  2. Dış Determinasyon

İç Determinasyon, iç işlerinde bağımsız dış işlerinde bağımlı özerk bir devleti tanımlıyordu. Herhangi bir bölgede çoğunluğu oluşturan millet bu sayede kısmi bağımsız olabiliyorlardı. Dış Determinasyon ise ekonomik ve siyasi açıdan tam bağımsız bir devleti öngören sistemdi. Demokratik olarak gelişmiş devletlerde dış determinasyon yerine iç determinasyonun alternatif olarak kullanıldığı görülmektedir.

Self determinasyon Türkiye açısından kritik birtakım süreçleri doğurmuştur. Örneğin Türkiye bir dönem Musul ve Kerkük‘ü self determinasyon ile topraklarına katmaya çalışmış ama başaramamıştır. Öte yandan Türkiye, Hatay’ı self determinasyon ile 1939‘da anavatana dahil etmeyi başarmıştır. Aynı şekilde Kıbrıs meselesinde Rumlar self determinasyon argümanını öne sürerek bölgede bağımsız bir Rum devleti kurmayı planlamış ama bu plan gerçekleşmemiştir.

Self determinasyonun ilanı için gerekli olan birtakım koşullar gerekmektedir. Bu koşulları genel çerçevede şöyle sıralayabiliriz;

  • Öncelikle, self determinasyonun ilan edilebilmesi için sömürge bir devletin hegemonyası altında olunması,
  • Baskıcı ve despot bir siyasal düzenin olması, 
  • Siyasal anlamda temsil hakkının bulunmayışı gerekir. 

Self determinasyonun Birleşmiş Milletler‘in temel araç ve ilkelerinde yeri şu şekildedir.

”Birleşmiş Milletler Antlaşması, Biz Birleşmiş Milletler Halkları cümlesiyle başlamaktadır. Devletler kadar halklara/toplumlara ve genel olarak da uluslararası sisteme hitap eden BM antlaşması, temel amaç ve ilkelerini hemen ilk iki maddesinde sıralamaktadır. Temel amaçlar arasında uluslararası uluslararası barış ve güvenliği korumak, temel insan hak ve özgürlükleriyle self determinasyon hakkına saygı, ayrımcılık yasağı ve uluslararası işbirliği bulunmaktadır. Bu amaçlara ulaşmak için benimsenen ilkeler arasındaysa egemenlik, eşitlik, iyi niyet, uyuşmazlıkların barışçıl çözümü, kuvvet kullanma yasağı, yardımlaşma ve özü itibariyle ulusal yetkiye giren konulara müdahale etmeme bulunmaktadır.”

Öte yandan Vincent’a göre ”devletlerin uluslararası meşruiyetleri için egemenlik, bağımsızlık, self determinasyon yeterli değildir, aynı zamanda egemen devletlerin kendi sınırları içinde bireylerin ve grupların temel haklarını ihlal etmeyen bir siyasal yapılanma içinde olması da gerekmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.