Silah Teknolojisinin Gelişimi ve Kitle İmha Silahlarının Özellikleri
Kitle imha silahları nedir? Kitle imha silahlarının gelişimi nasıl olmuştur? Silah teknolojisinin tarihsel gelişimi nedir?
Bilim ve teknolojisinin gelişmesi, aynı zamanda ilk çağlardan günümüze silah teknolojisinde de önemli gelişmelerin yaşanmasına neden olmuştur. İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinde bir tehdide karşı kendini korumak, saldırmak veya yaşamın idame ettirilmesi amacıyla yiyecek ve giyecek elde etmek için taş ve ağaçlardan üretilen silahlar kullanılmaktayken, günümüzde kapsam, gücü ve hız açısından ilk dönemlrle kıyaslanamayacak ölçüde, oldukça gelişmiş silahlar kullanılabilir durumdadır. Barutun M.S. 800’lü yıllarda Çin’de icat edilerek, zaman içinde dünyanın diğer bölgelerine yayılması, silah teknolojisindeki en önemli buluşlardan biri olmuştur. Önceleri kılıç, ok ve mızrak gibi küçük silahlar veya mancınık gibi ağır silahlarla yapılan savaşlar, barutun silah teknolojisinde kullanılmasıyla hem içerik hem de alan açısından önemli değişimler geçirmiştir.
Savaş alanlarında tabanca, top, tüfek gibi ateşli silahların devreye girmesi, savaşların süresini azaltsada tahribatını arttırmıştır. Tek atımlık tüfekler veya az sayıda kurşun atan tabancaların yerine 1800’lü yıllarda makineli tüfeğin girmesi ve icat edilen dinamitin diğer patlayıcılarla birlikte savaş alanlarında kullanılması, ateşli silahların ve patlayıcıların geliştirilmesine dayalı olarak ilerleyen silah teknolojisine önemli bir ivme kazandırmıştır. Aynı şekilde, 1700’lü yılların sonunda zeplin ve balonun icadının ardından, bunların askeri istihbarat alanında kullanılması, 1900’lü yılların başında ilk uçağın yapılması ile farklı bir içerik kazanmıştır. Zira Birinci Dünya Savaşı’na girildiğinde, balonlar ve zeplinlerin yanı sıra savaş uçakları kullanılarak yapılan hava bombardırmanlarıyla savaş meydanlarında daha fazla ekonomik maliyet ve tahribatın yolu açılmıştır. Yine Birinci Dünya Savaşı’nda devreye giren ancak özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan balistik füzeler, silah teknolojisinde yeni bir aşamay geçilmesine neden olmuştur. Son olarak, İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD tarafından atomun parçalanmasıyla elde edilen atom bombası, silah teknolojisinin geldiği tehlikeli eşiği göstermesi açısından önemlidir.
KİS kapsamına giren biyolojik ve kimyasal silahlar, İkinci Dünya Savaşı’ndan çok daha önce, milattan önceki yıllarda ilkel yöntemlerle çeşitli şekilde kullanılmaktaydı. Örneğin kuşatma altına alınan bir kaleye mancılıklarla vebalı cesetlerin atılması, ele geçirilmek istenen bir bölgedeki su kaynaklarına çeşitli mikropların bulaştırılması veya çiçek hastalığı virüsünün rakibe bulaştırılmak yoluyla kullanılması, biyolojik silahların ilkel yöntemlerle kullanımına birer örnek teşkil etmektedir. İlkel kullanımı açısından kimyasal silahlar düşünüldüğündeyse, zehirli oklarla saldırılar yapılması veya kuşatılan alanlara yönelik alev topları ve bunların çıkardığı duman aracılığıyla yapılan saldırılar ilk akla gelen örneklerdir. Ancak ilk dönemlerdeki biyolojik ve kimyasal silahlar gerek içerdiği teknolojiyle gerekse oluşturduğu tahribat açısından günümüzde kıyaslanamayacak ölçüde düşük seviyede kalmaktadır. Nükleer silahlar ise byolojik ve kimyasal silahların aksine 1945’te icat edilmiş olup, bunların tahrip gücü, konvansiyonel, biyolojik ve kimyasal silahlardan çok daha fazladır