Başkanın Adamları (Wag the Dog) Filmi Yorumlarım
Zamanın ötesinde bir film. Kuşkusuz herkesin izlemesini tavsiye ettiğim, sistem eleştirisini mükemmel bir dille yerine getiren bu film, medyanın işlevinin ne olduğu hakkında çarpıcı bilgiler veriyor.
“””
Filmin ana karakterlerinden olan Robert de Niro ve Dustin Hoffman’ın muhteşem oyunculukları ile süsledikleri filmde, politik bir mesele ele alınıyor. Başkanın reşit olmayan bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunması, ülke gündemini derinden sarsar. Başkan, gündemi değiştirmek ve halkın ilgisini başka yöne çekmek için Conrad Brean’i görevlendirir. Conrad da üzerine düşen görevi yerine getirmeye başlar.
İlk iş olarak Başkanın Çin ziyaretinden bir gün sonra geleceğini söyleyen Conrad, gündemi değiştirmek için radikal bir karar alır: Savaş.
Fakat bu savaşın nasıl ve kimle olacağı ise merak konusu olur. Conrad, Arnavutluk’a karşı kurgusal bir savaşın startını verir. Bu iş için de Hollywood yapımcısı olan Stanley Motss’u görevlendirir. Motss, biraz şaşırarak bu ilginç teklifi kabul eder.
Savaşta elindeki bir kediyle harabe binaların arasından kaçmaya çalışan kadını savaşın yüzü haline getirir. Müzikler ve çeşitli kampanya, projelerle halkta gerçek bir savaş izlenimi yaratır.
Hikayeye göre Arnavutluk Amerika’ya saldıracak ve Başkan, bu savaştan kahraman olarak çıkacak, skandalı ise unutulup gidecekti. Fakat bir süre sonra CIA bu olayları çözer.
Conrad, ikinci planını devreye sokarak Arnavutluk’ta görevli Çavuş William Schumann’ın üzerine “dayan anne” yazılı bir tişört giydirilir ve müziklerin besteleri ile halk gerçek bir savaşın olduğuna kesin bir şekilde inanmaya başlar. Ayakkabılarını elektrik tellerine atmaya başlarlar.
Fakat Schumann, bir rahibeye tecavüz suçundan tutuklanmış, saldırgan ve uyuşturucu bağımlısı biridir. Uçağın arıza yapması sonucu mecburi iniş yaptıkları bir kasabada William’ın bir kıza tecavüz etmeye kalkması sonucu babası tarafından öldürülmesi ise olayları kopma noktasına getirir. Ekibin şimdiki planı ise boş bir tabuta Amerikan bayrağını sararak halka bir tecavüz suçlusunu kahraman göstermek olacaktır. Bu görev de yerine getirilir ve halk cinsel istismar skandalını unutur.
“””
Filmi izledikten sonra “bize gösterilen her şey yalan” hissine kapılıyorsunuz. Bir daha hiçbir haber kanalını, gazeteciyi ya da siyasetçiyi takip etmeme kararı alıyorsunuz.
Filmde çok fazla detay var. Köpek-kuyruk hikayesi, halkın ayakkabılarını elektrik tellerine atması, tecavüzden hüküm giyen birisinin kahraman olarak gösterilmesi, Arnavutluk gibi bir ülkeye savaş ilan edilmesi vs.
Medyanın işlevinin ne olduğunu sorgulatan bu filmde, medyanın hükümet tarafından kontrol edilebilmesinin zararları da gözler önüne seriliyor. Devlet, istediği haberlerin halk tarafından bilinmesini istiyor; istemediği haberleri ise göz önünden kaldırıyor. Bu ülkemizde de sık sık yapılan bir şey.
Ekranda görülen hiçbir bilginin gerçekliğinin tahmin edilemez olduğunu bizlere tekrar hatırlatan bu filmin sadece İletişim Fakültelerinde ödev olarak izletilmemesi gerekir.
Filmde bir sahnede sıfırdan üretilen bir şarkının 70 yıllıkmış gibi lanse edilmesi ise olayların boyutunu tekrar gözler önüne seriyor.