FelsefeSosyoloji

Sınırlı Özgürlük

     Kuş misali uçmak isteriz. Yükümüz olmadan, dertsiz tasasız. Herkes omuzlarına yaşamın yükünü alır aslında. Ve çoğu zaman bu yükten kurtulmak için uğraşırız. Mesela bir meslek sahibi olabilmek için okul hayatına başlarız. Bir an önce bitse de mesleğimi elime alsam diye düşünürüz. İş hayatı başlar bunalırsınız artık emekli olayım da kurtulayım düşüncesi kaplar. Aslında hep özgür olma çabası içinde değil miyiz? Şunu yapsam, şunu bitirsem rahat etsem. Ne kadar farkındayız asıl istediğimizin ne olduğunun? Ne yaparsak ya da ne ile uğraşırsak uğraşalım bir süreden sonra bitmesini istemeyecek miyiz? Bir nevi başladığımız yere geri dönmek istiyoruz. Aslında hep bizimle olan ve farkına varmadığımız özgürlüğün sesini duymaya başladık değil mi?

Türk Dil Kurumu’nda özgürlük “herhangi bir kısıtlamaya zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu” diye geçer. Peki özgürlük bu ise neden cezalar var sonuçta kısıtlama yok deniliyor. Hepimiz belli bir kalıbın, kuralın içinde değil miyiz? Bizler özgürlüğe ulaşmak için mücadele ederiz. Ona ulaşmak için çektiğimiz zorluklar vardır elbet, bu mücadelenin sonu yoktur. Devamlı rahata ulaşabilmek için çabalarız. Ben öyle düşünüyorum ki, kuralların ve sınırların olduğu dünyada sınırsız özgürlük yoktur. Çünkü yaptığımız her işin içinde belirli kurallar ve düzen vardır. Mesela okulu bitirmek için sabah geç uyanma özgürlüğümüzden feragat edip okula gider ve belki hiç sevmediğimiz bir hocanın dersini dinleriz. Ya da bazen olur ki, bize sunulan seçeneklerden başka sunulabilecek seçenek yoktur. İstediğin zaman da istediğin yere gidebilecek maddi imkanının olmaması da yine aynı cihette bir şeyi yapma-yapabilme özgürlüğünü elimizden alıp götürür. Bu konu ile alakalı bir hocam şöyle demişti; “okula gelmenizin sebebi özgürlüğe ulaşabilmeniz içindir ve bu konuda çabalamak mücadele etmek gerekir” Belki de biz okulu bitirip özgür olacağımızı ve belki bir düzenin içinden sıyrılacağımızı düşünürüz ama memur olunca da kalıplaşmış bir düzenin içinde olmaz mıyız? Bu konu hakkında Spinoza; “Havaya atılan bir taş düşünebilseydi kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı.”demiştir. Bizler kendi sınırımız da özgürüzdür aslında büyük resme bakmayı ihmal ederiz.

Farklı bir açıdan bakacak olursak, özgürlük kişiden kişiye de değişebilir diyebiliriz. Kişilerin kafalarında oluşturdukları özgürlük kalıbı farklıdır. Bazılarının ki çok geniş iken bazılarının ki de daha dar olabilir. Buna şöyle bir örnek verebiliriz, evlendiğinde bazı kadınlar kısıtlandığını ve belki de bekarken yaptığı birçok şeyin evlilikten sonra mümkün olmadığını düşünür ve huzursuz olur. Fakat bazıları da bundan hiçbir şekilde rahatsızlık duymazlar. Hatta çoğu kadın özgürlüklerinin kısıtlandığı düşüncesi ile çocuk sahibi olmak istemezler, haklı sebepleri vardır. Tam tersi ise bazıları da çocuk sevgisinin ve huzurunun özgürlüğün önüne geçtiğini iddia ederler.

John Stuart Mill “benim özgürlüğüm bir başkasının tutsaklığın başladığı yerde biter”demiştir. Evet huzurlu ve sorunsuz bir yaşam için bu şart yoksa herkes istediği gibi düşünmeden bilinçsizce hareket eder ise büyük bir kargaşa ile karşı karşıya kalırız. Saygının yok olduğuna şahitlik ederiz ama sınırlı olan şeye özgürlük diyemeyiz. Yine özgürlüğün sınırlı kalıplarının olduğu kanısına ulaşmış oluruz. Benim düşüncem şöyle ki sınırsız özgürlüğe sahip olanlar acımasız, düşüncesiz olan kimselerdir. Mesela sömürgecilik faaliyetini sürdürenler. Nasıl olsa hiç kimse umurlarında değildir, diğer insanların tutsaklıklarının onları özgür ettiğini düşünürler. Özgürlük anlayışı bu ise evet Avrupalılar özgür! Bir diğer özgür kimseler ise ruhu köleleştirilmiş olan insanlara aittir. Bu insanlar özgürlüğü bilmez ve ihtiyaç duymazlar çünkü itaat ettikleri ne der ise onu yaparlar başka bir seçenek yoktur. Euripides bunu şöyle açıklamıştır; “Bir kimsenin düşüncesini açıklayamaması köleliktir.”

Bir varlığa özgür olduğunu kolaylıkla inandırabiliriz, kafesteki kuşu dahi. Aslında onları belirli bir kalıba sığdırırız ve bu algıyı oluşturarak onların özgürlük sınırının bu olduğuna inandırabiliriz. Nasıl olsa gerçek olan algılardır. Amacınız kötü dahi olsa karşınızdaki kişi amacınızı bilmediğinden algılatmak istediğinizi alır sadece.

Mutluluk ve özgürlük kavramı iç içedir. Bizler mutlu olabileceğimiz hedefler belirleyerek mücadele eder ona ulaşmaya çalışırız. Yani mutlu olabileceğimiz bir şey için uğraşarak özgürlüğe ulaşırız ve özgür olduğumuz zaman mutluluğa ermiş oluruz.

  • İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.                                                                               Rousseau

Sınırsız özgürlüğün olmadığını savunanlardanım. Sınırlı özgürlüğümüz ise hissettiğimiz ve bunu kendimize söyleyebildiğimiz anda başlar. Sınırlı özgür kişi ise düşünen ve üreten insanlardır. Madem sınırlıdır özgürlük sınırları ne belirler? Benim özgürlüğüm yani benim özgürlük sınırım Allah’ın yasak dediği yere kadardır. Peki sizin sınırınız?

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Sponsorlu Bağlantılar: R10 Blog - Sorum Var - evden eve nakliyat - Hedera Güncel - Takipçi Satın Al - istanbul evden eve nakliyat - TikTok beğeni hilesi - Rfid etiket - saç ekimi